Geri dönüş

218 19 42
                                    

    37.Bölüm

                " Geri dönüş "

Dış ses.

Naz ve Lena direkt havaalanına geçmişlerdi.

Onları Kaan karşıladı.

Naz "Uçak hazır mı?" diye sordu.

Kaan "Hazır bizi bekliyorlar" diye yanıtladı.

"Hazırlıklar tam değil mi? Bir sorun çıkmaz?" Lena zümrüt yeşili gözlerini Kaan'a çevirdi.

"Hazır" diye net bir cevap verdi.

Uçağa binmişlerdi. Uçak üçünün olduğu için onlardan başka kimse yoktu.

Hostes üç şişe viskiyle geldi. Naz'a uzattı. Ama Naz geri çevirdi.

Bu sefer Kaan'a uzatmaya yeltendi ama kız Kaan'ın ters bakışlarını görünce hemen geri çekti şişeyi.

Lena'ya uzattı bir şişeyi. "İstemiyorum. Bana bir kahve getir" dedi sert bir sesle.

Kız elindeki tepsiyle hızla uzaklaştı.

Kaan "Hayret Lena hanım bugün içmiyorlar. Başımıza taş yağacak" dedi abartılı bir şekilde.

Lena göz devirdi. "Sanki her gün içiyormuşum gibi davranma"

Kaan'ın yüzünde imalı bir sırıtış oluştu.

Onun yerine Naz cevapladı. "Hı hı zaten günde beş şişe viski içen de benim zaten"

Lena'nın yüzü düşerken Kaan hayvani bir kahkaha patlattı.

Bu sefer hostes elinde bir tepsi ve üzerinde üç kupa kahveyle geliyordu.

Lena ve Kaan aldı. Tepsiyi Naz'a uzatınca tepsideki suyu aldı ve kahveyi geri çevirdi.

Kahve kokusuna dayanamıyordu. Midesi bulanıyordu.

Ve şu an yanından ve karşısından yoğun bir kahve kokusu geliyordu burnuna.

Hızla ayağa kalktı. En arka koltuğa geçip oturdu. Zira bu kokuyu daha fazla solursa midesi ağzından çıkabilirdi.

Kaan ve Lena sessizce izledi. İkisi de niye böyle tepki verdiğini çok iyi biliyordu.

"Lena" Kaan masmavi gözlerini Lena'ya çevirdi.

"Efendim"

"Bunu yapmaya mecbur değilsiniz. Ben de halledebilirim. Eğer isters-" sözü yarım kaldı.

"İstemez. Bizzat ben yapacağım bunu. Yavaş yavaş, sindire sindire hemde. Bana ve Naz'a yaşattıklarının bin katını yaşayacaklar" gözleri alev alıyordu sinirden.

Sessiz kaldı Kaan. Biliyordu çünkü ne söylese fayda etmezdi bundan sonra.

O gün işler bu raddeye gelmeden bitirebilseydi yıllarca uğraştığı şeyler tek gecede mahvolmazdı.

O gün sahilde Naz atlamasaydı o kurşunun önüne bunların hiç biri yaşanmazdı.

Kendisi gitmeliydi. Başka birini gönderip Naz'ın da hayatını riske atmıştı. Ya o kurşun sırtına gelmeseydi. Ya o komadan çıkamasaydı. Ne yapacaktı o zaman.

O puşt herifin Naz'a kalkan elini kırmalıydı. Aceleye getirip işini kurşunla bitirmek istemek tam bir aptallıktı.

Tahmin etmeliydi Naz'ın böyle bir şey yapacağını. Anlamalıydı o adama tutulduğunu.

......

Aradan üç saat geçmişti. Uçak İstanbul'a giriş yapmıştı.

Hemen eve geçtiler. Saat gece yarısını geçmişti. Bütün hazırlıklar tamamdı.

Artık yapmaları gereken tek şey oturup beklemekti.

Sabahın ilk ışıklarıyla Kaan'a bir telefon geldi.

Açtı telefonu. "Efendim". Karşı tarafı dinledi. "Tamam" diyerek telefonu kapattı.

"Lena çıkıyoruz" tek dediği bu oldu.

Lena hızla montunu alıp arabaya bindi. Kaan'la birlikte deniz kenarına gelmişlerdi.

Atalay ile birlikte geldikleri deniz kenarına. Derin titrek bir nefes koyuverdi.

Arabayı görünmeyen bir yere park etti. İndiler arabadan.

Birkaç dakika sonra Atalay da gelmişti. Biraz yaklaştılar.

Atalay yavaş adımlarla ilerledi deniz kenarına doğru.

Sonsuzluk işaretini görünce gözlerini kapattı. Adımları durdu. Derin bir nefes aldı.

Lena öylece uzaktan izledi sadece. Gözlerini kapattı. Kendine birkaç saniye tanıdı.

Gözlerini geri açtığında üzüntü kaybolmuş yerine alev alev yanan, büyüdükçe büyüyen bir öfke kalmıştı.

Atalay kağıdı eline almıştı bile. Açtı kağıdı. Tam o an Lena elindeki küçük kumandaya bastı.

O şarkı çalmaya başladı.

Atalay şaşkın ve bitkin bir halde sesin kaynağını arıyordu.

Gözleri etrafı tararken aslında Lena'yla göz göze gelmişti. Tabii bunu elindeki dürbünle izleyen Lena'dan başka kimse fark etmedi.

Atalay o banka attı kendini. Gözlerini kapattı. Derin bir nefes aldı. Elindeki kağıttan bakarak şarkıya eşlik etti.

Şarkıyı ezbere bildiği halde kağıttan okumasının tek sebebi Lena'nın el yazısıyla yazılmış olmasıydı.

Atalay'ın gözünden bir damla yaş süzülürken Lena'nın dudakları memnuniyetle kıvrıldı.

Bu daha başlangıçtı. Bu sadece kendini hatırlatmaktı.

....

Akşam olmuştu. Lena ve Kaan dönmüş bu sefer Naz ile birlikte yola çıkmışlardı.

Kaan kızları yalnız bırakmak istemiyordu. Ne yapacakları hiç belli olmazdı.

Arabayı görünmeyen bir yere park edip aşağıya indiler.

Efe de indi arabasından. Ağaca doğru ilerlemeye başladı.

Naz öyle bir ifadesizdi ki bu Kaan'ı endişelendiriyordu.

Elindeki kumandaya bastı. Ağaca asılmış yıldızların ışığı açılmıştı.

Öyle bir parlıyordu ki...

Efe ağacın yanına ulaşmayı başardı. Acıdan zor yutkunan
Efeyi görünce dudakları usulca kıvrıldı.

Şarkı çalmaya başladı. Termostaki yazıyı okudu.

Gözünden damla damla yaşlar süzülürken bağıra çağıra şarkıya eşlik etmeye başladı.

Naz, Efe'nin acı çekmesinden keyif alıyordu. Bu yetmiyordu ona. Daha fazlasını istiyordu. Onu yok etmek istiyordu. Kollarında can versin istiyordu.

Bu seferde eline onun kanı bulaşsın istiyordu. Son nefesini kucağında versin istiyordu.

Hiçbir şeyi bu kadar çok istememişti.

Önder haklıydı.

O masum değildi. O kirliydi. Ruhu kirliydi. Sevdiği herkesi de kirletmişti...

Aşk engel tanımaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin