Sonsuzluk yemini

265 26 25
                                    

31. Bölüm

               "  Sonsuzluk yemini "

Dış ses.

Atalay usulca yaklaşarak Lena'nın yanına diz çöktü.

"Lena" dedi kısık bir sesle.

Lena cevap vermedi. Duymuyordu sanki. Kopmuştu dünyadan. Kabuğuna çekilmişti.

Hafifçe koluna dokundu. "Lena" çaresizce seslendi yine.

Ama yine cevap gelmedi. Bir noktaya kilitlenmiş ileri geri sallanıyordu hala.

"Lena iyi misin" artık ne yapacağını bilemiyordu. Çok çaresiz bir durumdaydı.

Lena dan yine cevap gelmedi ama sallanmayı kesti. Bakışlarını çevirip baktı. Ama bomboş bakıyordu. Öylece hiçbir şey hissetmiyormuş gibi.

Sıkıntıyla verdi nefesini. "Yapma böyle. Nolursu yapma böyle" diye adeta yalvardı.

Ama hiçbir şekilde fayda etmedi. Lena sanki başka bir evrene geçiş yapmış gibiydi. Sanki hiçbir şey görmüyor duymuyor gibiydi.

Atalay "AĞLA" diye bağırdı en sonunda.

"AĞLA.  AKIT İÇİNDEKİ ZEHRİ. BAĞIR, ÇAĞIR, VUR, KIR, DÖK. AMA BÖYLE YAPMA. SUSMA" sakin kalamıyordu artık. Sevdiği kadını böyle görmekten nefret ediyordu.

Lena'nın yüzünde acı bir tebessüm oluştu. Atalay'ın aksine çok sakin bir şekilde cevapladı. "Bana acılarımı göstermek yasak. Ağlamak, yıkılmak yasak. Bana yorulmak, tökezlemek bile yasak. Ben hep güçlü durmalıyım" genzi sızlıyordu Lena'nın bağıra çağıra ağlamak istiyordu. Ama oda yasaktı ona.

Bu cevapla öfke kat sayısı arşa yükseldi. "Değilsin. Güçlü falan durmak zorunda değilsin. Sende insansın ya. Sıradan normal bir insan!!! Süper kahraman değilsin ki. Sende yorulabilirsin, incinebilirsin, kırılıp ağlayabilirsin. Düşüp yaralanabilirsin!!!" bir hışımla ayağa kalktı. Volta atmaya başladı etrafta.

"Ama ne olursa olsun benim sevdiğim adam var diyebilirsin. Ona yaslanıp dinlenirim diyebilirsin. O halleder diyeb-" boynuna sarılan Lena'yla sözü yarıda kesildi.

Sıkı sıkı sarıldı. Başını gömdü boynuna.

Atalay, Lena'nın ağladığını boynuna akan ılık yaşlarla anladı. Ellerini doladı beline. Derince çekti o şeker kokusundan içine. Korkmuyor değildi bu kokunun triyakisi olmaktan.

Lena'nın "Korkuyorum" diyişi fısıltı şeklinde çıkmıştı.

"Neyden?"

"Bir gün seni de kaybetmekten. Beni bırakıp gitmenden. Deli gibi korkuyorum.  seni kaybedersem nasıl yaşarım düşüncesi aklıma düştükçe aklımı kaybedecek gibi oluyorum" gözyaşlarına hıçkırıklarda eklenmişti.

Atalay usulca geri çekildi. Elini cebine attı ve iki bileklik çıkardı.

Bileklik sonsuzluk şeklindeydi. Zincir kısmı elmaslarla kaplıydı. Ortasında ki sonsuzluk işaretinin üstünde küçük zarif bir zümrüt konmuştu. Birini kendine taktı.

Diğerini de Lena'nın bileğine taktı."Sen benim sonsuzluğumsun. Ben senden gitmem, gidemem. Ne seni bırakırım, ne de ben giderim. Sen benimsin. Her şeyinle benimsin. Mutluluğunla, acınla, yaralarınla, hataların ve doğrularınla. Bütün kusur ve kusursuzluğunla sadece benimsin" alnına küçük bir öpücük bıraktı.

"Senden vazgeçtiğim gün bir kurşun gelsin kalbime. Ölümüm ellerinden olsun. Sesim çıkmaz. Sana bu sonsuzluk yeminim olsun" dedi kızı kendine çekip sarılırken. 

İkisi de çöktü kalktıkları çınar ağacının dibine. Leya sokuldu sıcacık, güvenli ve huzur bulduğu gövdeye. Sımsıkı sarıldı. Saatlerce ağladı.

İkisi de hiçbir şey söylemedi. Lena ağladı. Atalay'a da en değerlisinin acısını izlemek düştü.

İkisinin de ruhundan kanlar oluk oluk aktı. Biri geçmişi için ruhunu öldürdü. Biri de geleceğinin ruhunun can çekiştiğini izleyerek ruhunu kendi elleriyle katletti...

Aşk engel tanımaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin