Cezalı oda

354 27 4
                                    

8. Bölüm
                  "  Cezalı oda. "

Dış ses.

Naz bir türlü sakinleşmiyordu. En sonunda Efe sakinleştirici yapmak zorunda kalmıştı. Naz'ın üstü ıslak olduğu için gömleğini çıkarmış kendi sweatshirt'lerinden birini giydirmişti. Aradan 1 saat geçti. Bahçeyi temizleyene kadar güvenlik duvarı kaldırılmadı.

Sonunda Naz uyanmaya başlamıştı. Efe de yanındaydı. Son olanlardan sonra kapıyı üzerine kilitlemek istememişti. Yalnız bırakmakta tehlikeliydi. Artık ne yapacağını kestirmek zordu. Bu küçük kız diğerleri gibi değildi. Nasıl tepki verirdi bilemiyordu.

Naz "Ne oldu bana" dedi kısık bir sesle gözlerini ovuşturarak.

Efe "Kalk bir şeyler ye" dedi buz gibi bir sesle.

Naz'ın aklına 1 saat önceki görüntüler doldu. Adamın yerde cansız bir şekilde yatışı. Köpeklerin onu yiyişi. Kırılan kemiklerinin sesi doldurdu kulaklarını. Hemen kulaklarını kapattı. Gözlerinin önüne oluk oluk akan kanlar geldi, adamın kopan kolu, paramparça olmuş bedeninin görüntüsü esir almış gibiydi genç kızı.

Efe yaklaştı Naz'ın koluna dokundu hafifçe. Naz yerinde sıçradı.

"Dokuna, dokunma bana, uzak dur benden. Yaklaşma" diye avazı çıktığı kadar bağırdı genç kız.

Genç adam sıkıca tuttu bu küçük kızı. Bedeni büyümüş ruhu çocuk kalmıştı bu güzel kızın. Her zaman korktuğunda sımsıkı kapatırdı gözlerini. Yine aynısını yapmıştı. Yummuştu gözlerini, kapatmıştı kulaklarını. Sanki görmese, duymasa bütün kötülükler ondan uzaklaşır gibi gelirdi. Her korktuğunda Lena'sı olurdu yanında sımsıkı sarılır saçlarını okşardı.
O güzel sesiyle korktuğu zaman şarkı söylerdi. Ama bu sefer onun bedenine dolanan eller kan kokuyordu. Kirliydi, birçok insanın ahı vardı bu ellerde.

Lena'sının o güzel sesi yerine o adamın sesi dolduruyordu kulaklarını. Bir şeyler söylüyordu ama algılayamıyordu küçük kız. Gözlerini daha sıkı yumdu, kulaklarını daha sıkı kapattı. Bedenine dolanan kollar biraz daha sıkılaştı. Birden Lena'nın o güzel sesi doldurdu kulaklarını. O şarkıyı söylüyordu. Her korktuğunda, üzüldüğünde söyleyen şarkısını, ikisinin şarkısını.

  Hani eski zaman masalları anlatır
  Hüznümü huzura dolarsın
  Kaşım gözümden çok içim bir parçan
  Annem sen benim yanıma kalansın

Diyordu o güzel sesiyle. İki küçük kızda anne sevgisinin nasıl birşey olduğunu çok merak ediyordu. İmrenerek bakarlardı ailelere.

   Hani bir biblon vardı kırdığım
   Üstüne ne kırgınlıklar yaşadın
   Ama bil ki ben de parçalandım
   Annem ben senin yanına kalanın

Küçük kız gözlerini açtı. Çekti ellerini kulaklarından. Ağlamaktan kızaran gözleriyle baktı karşısında duran arkadaşına. Gözünden bir damla yaş süzüldü.

   Annem annem
   Sen üzülme
   Sözlerin hep
   Yüreğimde

Kalktı küçük kız yerinden karşısındaki adamı iterek sımsıkı sarıldı Lena'sına.    Çöktüler yere. Yine saçlarını okşayarak devam etti şarkısına. Hem ağlıyor hem şarkıyı söylüyordu.

Bu sefer odanın kapısına yaslanmış olan Atalay ve Beratın gözünden bir damla yaş süzüldü. Sildiler elinin tersiyle gözyaşlarını. Hızla uzaklaştılar odadan. Ama Efe öylece kalakaldı, hareket edecek durumda değildi. Efe ağlayamıyordu bile. Akmıyordu lanet olası gözyaşları. Kurumuştu sanki. Yutkundu boğazında bir yumru varmışcasına derince. Ve şarkıyı dinlemeye devam etti.

Son satırları kala genç kızın boğazı düğümlendi. Söyleyemedi devamını. Sıkıca sarıldı kucağındaki küçük kıza. Saçlarından öptü, derince kokladı saçlarını içine çeke çeke kokusunu. Annesi gibiydi bu genç kız Naz'ın. Sanki kırılmaya müsait bir cam gibiydi onun gözünde. Biri dokunsa tuzla buz olurmuş gibi. Uzak tutuyordu herkesi ondan kırılmasın diye. Akmasın diye bu gözyaşları. En son yedi yaşındayken görmüştü onu bu halde.

Aşk engel tanımaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin