13

308 37 8
                                    

Yine babasının odasından gelen sinir bozucu ses ile gözlerini açtı güne Lena, ağlamaklı sesler çıkardı uykusu açıldığında. Tatil sabahında böyle uyanmaktan nefret ediyordu küçük kız. Üstelik babası bugün işe gitmeyeceğini söylemişti.

Yattığı yerden seslendi ona, "Baba!" yataktan sarkan ayıcığını yakalayıp sıkıca sarıldı ona. O bile huzur veremiyordu. Sinirle yanına geri koydu onu. Babasından bir cevap gelmemesi üzerine yataktan kalktı ve salona gitti.

Koltukta uyuyakalmış babasını gördüğünde kaşları çatıldı, gözlerini ovarak yanına vardı ve kolundan tutup sarstı hafifçe onu. Daha kısık bir sesle, "Baba." dedi bu sefer. Ancak oldukça derin uyuyordu Chan, duymuyordu kızını.

Omuzlarını düşürüp hâlâ ses çıkarmaya devam eden telefonun yanına, babasının odasına gitti. Büyük kırmızı tuşa bastı ve susturdu o sesi. Tam sevineceği sırada tekrar ses çıkarmasıyla yüzünü buruşturdu, bu sefer farklı bir ses yankılanıyordu odada, ayrıca yeşil bir tuş vardı.

Merakla telefona doğru eğildi, bir şey yazdığının farkındaydı ama okuyamıyordu elbette. Küçük elleriyle telefonu aldı ve önünde tutarak salona geri döndü, uyumaya devam eden babasının üstüne bıraktı, "Baba telefonun bozuldu."

Sonunda uykusu dağılan Chan, yavaşça açtı gözlerini, içeride dolanan güneş ışınlarıyla gözlerini kıstı, "Günaydın baba!" diye şakıdı küçük kızı gülümseyerek. Sonunda onu uyandırabildiğine seviniyordu. Lena'nın bitmek bilmeyen enerjisine gülümseyip telefonunu aldı eline, "Günaydın Lena."

Felix'in adını gördüğünde daha fazla bekletmemek için açtı telefonu, "Sana da günaydın Felix."

"Günaydın hyung, daha uyanmamış olduğunu tahmin etmiştim."

"Harika, sağ ol uyandırdığın için."

Kıkırdadı Felix, "Rica ederim her zaman. Hemen prensesi hazırla ve konum atacağım yere gel. Kahvaltı yapacağız." ona merakla bakan kızının arkasına kalan saate baktı, dokuza gelmek üzereydi. İç çekerek yattığı koltukta doğruldu, "Nereden çıktı o? Changbin yine hayır mı yapmaya karar verdi?"

"Hiç de bile, bugün bendensiniz. Hadi, oyalama beni. Daha Changbin'i uyandırmam gerekiyor. Çabuk hazırlanın."

Yüzüne kapanan telefonu yanına attı ve Lena'ya geri döndü, "Tekrar günaydın prensesim." bir prenses gibi selam verdi Lena, bu şirinliğe dayanamayan Chan, kızını kucağına çekip yüzüne öpücüklerini kondurdu.

Felix'in emriyle (!) kısa sürede hazırlandı ikisi de, attığı konuma vardılar yarım saat içinde. Changbin ve Felix'i göreceği için heyecanlanan Lena, babasından önce davranarak kafeninin içine koştu ve bahçe kısmına geçti.

Onu fark eden Felix, "Prenses!" diye seslendi gülümseyerek. Lena da onu fark ettiğinde kollarını kocaman açarak Felix'e doğru koştu ve sıkıcı sarıldı ikili birbirine. Kucağındaki küçük bedeni iki yana salladı Felix sarılırken. Küçük kızın gösterisine gidemediği için üzülmüştü oldukça, şimdi onu görmek iyi gelmişti.

"Seni çok özledim oppa!" kısık bir kahkaha atarak kucağında Lena ile Changbin'in yanına geri oturdu Felix, bozulmuş saçlarını düzeltti özenle, "Ben de seni özledim prenses. Bu arada seni izlemeye gelemediğim için üzgünüm. Ama Jeongin'in çektiği videoyu gördüm, harika iş çıkarmışsın Lena. Gurur duyuyorum seninle."

Küçük kız, utanarak başını öne eğdi ve gülümsedi, "Teşekkür ederim." gördüğü eksiklikle bakışlarını bahçe boyunca gezdirdi, "Jeongin oppa nerede? Gelmeyecek mi?"

"Buluşması gereken başka birisi varmış, kısacası sattı bizi Lena." Lena, mutsuz bir şekilde dudağını sarkıttı ve kollarını birleştirdi, "Onu da özlemiştim ama." dedi mırıldanarak. Sonunda yanlarına varan Chan, "Artık Jeongin'i daha az göreceğiz gibi görünüyor. Sürekli meşgul beyefendi." dedi karşılarına otururken.

ex with a kid, hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin