Hyunjin'le anlaştıkları gibi erkenden sınıfındaydı Hwan, daha dersin başlamasına kırk dakika vardı. Küçük oğlan ise bulduğu her şeyle oynayıp vakit geçirmeye çalışıyordu. Ancak hepsinden bir o kadar çabuk sıkılıyordu.
Şimdi de yaptığı boyamadan sıkılmış olmalı ki, elindeki pastel boyayı bıraktı masaya, arkasına yaslandı oflayarak. "Nerede kaldı?" diye mırıldandı, bir şey anlamıyor olmasına rağmen duvarda asılı saate baktı. Eğer Hyunjin, ona kısa çubuk hangisindeyken geleceğini söyleseydi daha az merak ederdi.
Ya da etmezdi.
Günler sonra Lena'yı yine göreceği için heyecanlanıyordu küçük oğlan. Önceden korktuğu bu heyecan şimdi onu tedirgin bile etmiyordu. Kabul etmede zorluk çekse de Lena'nın onu heyecanlandırdığı gerçeğini kabul edebilmişti.
Sandalyesini cam kenarına kadar çekti ve üstüne çıkıp, dışarıda gezdirdi gözlerini. Sanki Lena'yı görebilecekmiş gibi en uzak noktalara bile dikkatle baktı. Gözlerini kıstı bakarken. Dışarıdan bir şeyleri okumaya çalışan yaşlı bir insan gibi gözükmesi onu komik kılıyordu.
Verdiği nefesler, dibindeki cama vurduğunda oluşan buğuya bakıp iç çekti, "Acaba yine mi hasta oldu?" dedi mırıldanıp işaret parmağıyla buğuya üzgün surat çizerken.
"Orada ne yapıyorsun?"
Lena'nın sesini duymasıyla hızla arkasını döndü, son anda sandalyenin kenarlarına tutunup düşmemeyi başarabildi, "Lena?" dedi heyecanla ve kocaman sırıtarak. Küçük kız ona karşılık olarak gülümsediğinde sandalyeden indi ve yanına ilerleyip bir adım önünde durdu. Ellerini birleştirdi arkasında, "Sonunda geldin."
"Kimse gelmemiş ama daha. Sen neden bu kadar erken geldin ki?" omuz silkti Hwan, arkadaşını nazikçe bileğinden tuttu ve boyama yaptığı masaya doğru çekti, "Hyunjin hyungla geldim, ondan. Boşver bunu şimdi. Bak neler çizdim." Lena, kasti bir şekilde ondan uzak bir sandalyeye oturup kağıtları önüne çekti. Kaşları çatıldı Hwan'ın, "Neden oraya gittin?"
"Hâlâ hastayım. O yüzden."
"Bence gayet iyi görünüyorsun. Yan yana oturabiliriz."
"Olmaz Hwan, benim yüzümden hasta olmanı istemiyorum."
"Ama ben istiyorum!"
"Hasta olmayı mı?"
Yanakları yanmaya başladığında başını öne eğdi oğlan, kot tulumunun cepleriyle oynamaya başladı utangaç bir tavırla, "Hayır." dedi, "Seninle oturmayı." mırıltıyla eklediği cümleyi duyamamıştı Lena, gözlerini kısıp öne doğru eğildi, "Ne?" Hwan, omuz silkti ve bunu şimdilik gözardı etmeye karar verdi. Nasıl olsa Lena gelmişti, şimdilik bununla idare edebilirdi.
Küçük ellerini yanaklarına yerleştirdi ve dirseklerini masaya dayadı, gülümsedi küçük kıza bakarken, "Eee, beğendin mi resimlerimi?"
Kızını sınıfının kapısına getirir getirmez kendisini karşısında kalan ofise atan Chan, kapıya sırtı dönük, camdan dışarısını inceleyen Hyunjin'i gördüğünde gülümsedi. Bilerek sessiz hareket etti ve içeriye girip kapıyı kapattı. Yaslanarak ellerini ceplerine soktu ve Hyunjin'in onu fark etmesini bekledi.
Heyecanla yerinde kıpırdandığını görebiliyordu, onu beklediği açıktı. Elinin sürekli camın kenarındaki telefonuna gitmesi de bunu kanıtlar nitelikteydi.
"Nerede kaldın be adam?" diye homurdandı Hyunjin, bir elini beline koydu. Kahkaha atmamak için dudaklarını birbirine bastırdı Chan. Bu sabırsız haliyle ne kadar sevimli ve çekici göründüğünün haberi yoktu muhtemelen. Bu en sevdiği özelliklerinden birisiydi zaten, sevdiği her şeyi Hyunjin'in, farkında olmadan yapması.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ex with a kid, hyunchan
Fanfiction"eskisi kadar sinir bozucusun." "sen de eskisi kadar kısasın." model - değmesin ellerimiz