"Ya tam da oyunumuzun en güzel yerinde döndünüz! Ne olurdu biraz daha kalsaydık hyung? Zaten az görüyorum Lena'yı."
Yol boyunca söylenen Hwan'a karşılık olarak yorgun bir nefes verdi Hyunjin. Küçük oğlan tüm gece olanları bilmemesinin üstüne konuşmaya devam ettikçe başının daha da ağrıdığını hissediyordu, "Her gün okuldasınız ya Hwan, nasıl az görüyorsun?" omuz silkti Hwan, kollarını birleştirdi kaşlarını çatıp.
"Bana ne. Az işte." şoför koltuğundan inip, onun da kemerini çözüp indirdi Hyunjin, elinden yakaladığı mutsuz oğlanı evlerinin önüne kadar getirdi ve zili çaldı. On dakika önce Seungmin'le konuştuğundan döndüklerinin haberini almıştı.
Kısa sürede kapı açıldığında elini kurtarıp sinirle adımlarla evine girdi küçük oğlan, "Lena'ya gitmek istiyorum!" diye söylendi salondaki koltukların birine geçerken. Seungmin, oğluna sorgular bakışlarını attıktan sonra kapıdaki Hyunjin'e döndü, "Çok sorun çıkarmış gibi duruyor." güldü Hyunjin, omuz silkti, "Yok sorun çıkardığı falan. Her zamanki Hwan işte."
"Gelsene içeri."
"Olur, sohbet etmeye ihtiyacım var."
Kaşlarını hafifçe çattı Seungmin salona giren arkadaşını takip ederken, "Kötü bir şey mi oldu?" başını iki yana salladu, üstündeki kabandan kurtuldu Hyunjin, kendini sinirli Hwan'ın yanına bıraktı, "Hayır. Ama neredeyse oluyordu."
"Oldu, eve geldik ya."
Oğluna uyaran bir bakış attı, "Hwan, odana. Uyku vaktin çoktan geçti." koltukta ayağa kalktı küçük oğlan, yumruklarını sıktı, "Hem beni Lena'dan ayırıyorsunuz hem de zorla uyutuyorsunuz! Minho babamı istiyorum." onun çağrısını duymuş gibi merdivenlerden indi Minho, gömleğinin kollarını kıvırırken, "Ne çabuk döndünüz siz?" diye mırıldandı huzursuzca. Gecenin geri kalanı için yaptığı muhteşem plan an itibariyle çöp olmuştu çünkü.
Aradığı kişiyi bulan Hwan, koltuğun üstünden atlayarak ona doğru koştu ve bacaklarına sarıldı, "Baba! Lena'nın yanına gitmek istiyorum. Beni ona götürür müsün? Lütfen. Lütfen, lütfen!" eşine baktığında sinirli bakışlarıyla karşılaştı Minho, Hwan daha gelir gelmez kavga çıkarmaya başlamıştı anlaşılan.
Yorgun bir nefes aldı ve belinden yakaladığı oğlunu omzuna attı, "Bu gece hiç koltukta yatasım yok Hwan." dedi onu uyutmak için merdivenleri çıkarken. Minho babasının da sırtından hançerlediğini fark eden Hwan, keder dolu bir şekilde bağırdı ve tiyatral bir tavırla elini kapıya doğru uzattı.
Onlar üst kata çıkarken eliyle alnını ovdu Seungmin, "Bu çocukla ne yapacağım bilmiyorum." diye mırıldandı ve Hyunjin'e geri döndü. "Ee, anlat hadi, ne oldu?"
"Chan'la dışarıya çıktık çocukları Bay Bang'e bıraktıktan sonra. Gayet güzeldi her şey. Dolaştık biraz, sonra Felix ile Changbin çıktı karşımıza. Onlara katıldık. Bir kafede oturduk. Sonra... sonra şerefsizin biri geldi yanıma. Asıldı falan."
"Aman Tanrım, gelecek şeyi tahmin edebiliyorum. Kavga çıktı değil mi?"
"Yok, az kalsın çıkıyordu ama."
"Nasıl ya?"
"Chan geldi yanımıza. Adamı uyardı ama adamı görmen lazım Seungmin, o kadar sinir bozucuydu ki Chan'dan önce ben atlayacaktım üstüne."
"Tüm şerefsizleri üstüne çekmeyi nasıl başarıyorsun acaba Hyunjin, üniversiteyi falan hatırlıyorum da, gerçekten mıknatıs gibisin." arkadaşına güldü Hyunjin, yorgun bir şekilde yumdu gözlerini arkasına yaslanırken. Tam da hayatını düzene sokmaya başladığı zamanlarda Seungmin'in dediği gibi pek tekin olmayan insanlar ona asılıyor ve rahatsız ediliyordu. Bu neden kolay geçmemişti Hyunjin'in üniversite zamanları da, travması tetiklenip durmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ex with a kid, hyunchan
Fanfiction"eskisi kadar sinir bozucusun." "sen de eskisi kadar kısasın." model - değmesin ellerimiz