Onu yarı çıplak bir şekilde görmeyi kesinlikle beklemeyen Chan, yutkundu sertçe. Resmen farkında olmadan sabrını sınıyordu Hyunjin. "Merhaba Hyunjin." dedi sadece gözlerine bakmaya çalışarak, "Bunu evde düşürmüşsün sanırım. Lazım olur diy-"
"Vay be, Metallica dinleyeceğini düşünmezdim."
Salona elindeki tişörtü incelerken, üstsüz bir şekilde giriş yapan Jeongin, Chan'ın görüş açısına girebilmişti. Daha onu bu evde görmenin şokuna uğrayamayan Chan, ikisinin yarı çıplak oluşuna dikkat etti, gözüne çarpan masadaki kadehler ise ayrı bir ironik detaydı.
Kaşları çatıldı. Onu, tişörtü üstüne geçirdikten sonra fark eden Jeongin, onun gibi kaşlarını çattı kapıya yaklaşırken, "Hyung? Ne arıyorsun sen burada?" dedi. O an kafasındaki yapboz parçalarını birleştiren Chan, duyamadı oğlanın sorusu.
Her şey oturmaya başladı o saniye.
'Haftanın her günü görüşüyoruz neredeyse. Ama yetmiyor. Günün 24 saati de görsem yetmeyecekmiş gibi geliyor.'
Genelde Lena'yı okula Jeongin götürüyordu. Kendi götürdüğü zamanlardan her sabah Hyunjin'i görmenin mümkün olduğunu biliyordu Chan. Görüşmeleri için iyi bir bahaneydi.
'Daha buluşmadım bu arada hyung. Şimdi izin verirseniz randevuma yetişmem lazım.'
Aynı gün, oradan ayrılmadan görmüştü Hyunjin'i Chan. Bir şeye geç kalmış gibi giriyordu mekana. Jeongin'in önceden girdiği mekana.
'Benim hatam. Muhabbete dalıp düşüyordum az kalsın. İnsanın Jeongin'le konuştukça konuşası geliyor.'
'Sonra görüşelim mutlaka. Daha sormam gereken çok şey var.'
Eve girdiğinde odadan gelen sesler hemen dikkatini çekmişti Chan'ın. Odaya gittiğinde oldukça yakınlardı birbirlerine. Buna o an anlam verememişti Chan.
'Kahverengi, yakın zamanda boyadı ama. Sarışındı.'
Tarifi Hyunjin'in saç rengine uyuyordu. Çok kısa süre önce sarışındı Hyunjin. Aksini söylediği halde şimdi saç renginden tespit yapmıştı kim olduğuna dair.
Şimdi ise onları bu halde görmesiyle en büyük parça oturdu yapboza. Bu zaman kadar bu parçaları birleştiremediği için aptal gibi hissetti kendisini Chan. Çok açıktı çünkü her şey, Hyunjin'den başkası olamazdı.
Uzun süreli sessizliğin ardından Jeongin, ortamdaki garip havayı sezmiş ve uzanıp Hyunjin'e bakarken dalıp gitmiş Chan'ın omzuna dokunda kendine getirebilmek için. "Hyung?" başarılı da oldu, elektrik çarpmış gibi kendisine geldi Chan.
Elinden kayıp düşmek üzere olan metal bilekliği sıktı ve uzatıp Hyunjin'in eline tutuşturdu, "İşte, burada." diye mırıldandı boğazındaki acı yüzünden. İkisiyle de göz teması kurmamaya çalıştı, "İyi geceler size." dedi ve heyecanla çıktığı merdivenleri hışımla geri indi.
Onun bu tepkisinin sebebine anlam veremeyen Jeongin, sarhoş olduğu için hiçbir şeye anlam veremeyen Hyunjin'e bir bakış atarak peşinden indi. "Hyung!" Arkada kalan Hyunjin, elindeki bilekliğine bakıyordu sadece. Chan'ın onları bu halde görmüş olmasının ne düşüneceğine sebep olabileceğini düşünemedi o an. Aklı yeterince karışıktı.
Chan'ın peşinden inen Jeongin, ne yazık ki yetişemedi ona. Arabasına binen Chan, bir saniye bile kaybetmeden uzaklaştı o apartmandan.
Yolda oldukça hızlı bir şekilde giderken ne yaptığının farkında değildi. İnsanlara bunun için ceza yazan bir memur olmasına rağmen şimdi kendisi aynı şeyi yapıyordu. Tüm duygularını konrtol altında tutmaya çalıştı ve düşürdü hızını kademe kademe.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ex with a kid, hyunchan
Fanfiction"eskisi kadar sinir bozucusun." "sen de eskisi kadar kısasın." model - değmesin ellerimiz