Okulda işi bittiğinde, arabasına atladığı gibi kendisini karakolun önünde buldu Hyunjin. Tüm gün buraya gelmeyi beklediği için daha fazla zaman kaybetmeden indi ve öfkeli adımlarla giriş yaptı binaya. Gözleri etrafta Chan'ın ismini ararken, koridorun biraz ilerisinde, soldaki kapının yanında yazdığını gördü.
Oldukça görgüsüz bir hareket olduğunu bilse de çalmadan daldı içeriye, eh, Chan bir kereliğine anlayış gösterebilirdi, değil mi? Mesaisinin bitmesine sadece iki saat kalmış Chan, son saatlerini sandalyesinde uyukluyarak geçirirken kapının çarpma sesiyle korkudan sıçradı olduğu yerde, kaşlarını çattı gözlerini açarken.
"Ne oluyor ya?" diye homurdandı, bir yandan daha iyi görebilmek için gözlerini ovuyordu. Ellerini beline yerleştirip başını yana eğdi Hyunjin, "İki gündür niye sana ulaşamıyorum Chan?" dedi sert bir tonda. Söylediği gibi neredeyse iki gündür Chan ne mesajlarını görüyor ne de aramalarını duyuyordu. Annesi hâlâ onda olduğundan evine gitme seçeneğine de çok sıcak bakmıyordu.
Ofladı Chan, arkasına yaslandı, "Telefona bakmaya fırsatım olmuyor çünkü." dilini yanağı boyunca gezdirdi, onu tatmin etmediğini belli eden bir bakış attı sevgilisine. Önündeki tekli koltuklardan birisine oturdu, kollarını birleştirdi, "Seninle nasıl haberleşmeliyim o zaman? Dumanla falan mı?"
"Hayır, yanıma gelerek."
"Chan."
Onu sinirlendiğini fark ettiğinde sırıttı Chan, ne kadar sevimli göründüğüne dair bir fikri yoktu muhtemelen. Teslim olurmuş gibi kaldırdı ellerini havaya, "Tamam, tamam haklısın. Özür dilerim. Dikkat edeceğim." bu kadar kolay pes etmesine şaşırsa da duruşunu bozmadı Hyunjin, "Bir daha aradığımda sana ulaşacağım anlaşıldı mı?"
"Anlaşıldı."
"Güzel, işin ne zaman bitiyor?"
"İki saatim daha var. Aklında bir şey varsa erken çıkabilirim."
"Nasıl yani? İzin alabilir misin?"
"Hyunjin, baş komiserim ben. İzin veririm, almam."
Keyifle sırıtarak karşılık verdi Hyunjin onun bu böbürlenmesine. Bir başkası yapsa muhtelen göz devirir ve ukalaca olduğunu düşünürdü fakat karşısındaki Chan olunca etkilenmekten başka bir şey yapamıyordu. Onun etkisi altında olduğunun farkındaydı. "Demek öyle? İyi, kalk o zaman. Başkaları şehri kurtarsın, sevgilime ihtiyacım var."
"Ne kadar da duyarlı bir vatandaşsın. Gözlerim yaşardı."
"Trip atmamı ister misin? Fazlasıyla hak ediyorsun çünkü."
Hyunjin'in triplerinin ne kadar uzun ve zorlayıcı geçtiğini lise yıllarından hatırlayan Chan, hemen yerinden kalktı ve sevgilisini elinden yakalayıp kapıya ilerledi, "Lütfen, acı bana." dedi ceketini aldıktan sonra. Hyunjin ona kısık bir kahkaha ile karşılık verdiğinde çıktılar odasından.
Chan'ı belki de ilk defa birisiyle bu kadar samimi gören iş arkadaşları şaşkın bakışlarını atmadan edemedi, iş saatleri boyunca sürekli gerginken şimdi gülümsüyor olması ise ayrı bir şaşkınlık yaratan konuydu. Ancak hiçbirisini fark etmedi Chan, tüm odağı Hyunjin'deydi. Hyunjin fark ediyordu üstündeki bakışları fakat umursadığı söylenemezdi. O da aynı Chan gibi tüm ilgisini sevgilisine vermeye çalışıyordu.
Tam binadan çıkacaklarında karşılarına Felix'in çıkmasıyla duraksadılar. Yorgun olduğu suratındaki her mimikten belli olan sarışın ikisine çatık kaşlarıyla bakıyordu, "Adil değil." dedi kollarını birleştirirken. Birbirlerine kısa bir bakış attıktan sonra tekrar sorar gibi Felix'e döndüler. Göz devirdi omuzlarını düşürürken. "Evlenecek olan benim ama sizin kadar görmüyorum sevgilimi. Hiç adil değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ex with a kid, hyunchan
Fanfiction"eskisi kadar sinir bozucusun." "sen de eskisi kadar kısasın." model - değmesin ellerimiz