"Tamam Nihal, anladım kızım." başım şişmişti, ne diye tekrar ediyorsa!
"O halde geliyoruz bir kaç saate, görüşürüz aşkım."
"Görüşürüz, bekliyorum."
Aramayı sonlandırdığımda soluma doğru bir göz atmıştım, kafe yine tıklım tıklımdı.
"Kumsal! Buraya koş!" Yine ne oldu ya?
Sudenin sesini işittiğim gibi hemen yanına gitmiştim, yine tarif deniyordu kendi çapında.
"Geldim, geldim. Yine ne yaptın bakalım?" Hafifçe sırıtarak bakıyordu yüzüme.
Uzattığı kahve fincanını aldığımda, burnuma götürmüştüm. Yoğun kahve kokusunun yanı sıra, içindeki aramolar daha etkiliydi.
"Ne koydun içine?" Merakla sormuştum, tek yaptığı göz kırpmaktı.
"Meslek sırrı bebeğim."
Gerçekten bir numaraydı, piyasadaki en güzel kahveleri Sude yapıyordu. Sürekli yeni tarifler, farklı tatlar keşfediyordu, hoşuna gideni de bana tattırıyordu.
Bu sayede bu kafe gibi diğer şubelerimizde popülerdi, birçok semtte şubelerimiz vardı. Oldukça popüler bir işletmeydi, haliyle çok tanılmış kişiler akın akın geliyordu. Bu nedenle çok ünlü-tanılmış arkadaşlarımız vardı, keşfettiği tarifleri sayesinde namımız almış başını gidiyordu.
Şubelerin sahibi Sude olsada, işletmesini ben yapıyordum. Herşeyiyle ben ilgileniyordum, o ise baristalığını yapıyordu çünkü yeniliklere açık birisiydi, sürekli deniyordu birşeyler. Pes etmiyordu, zaten buraya gelen müşteriler ne içeceğini hiç bilemezdi. Herşey çok güzeldi, birini söyleseler diğerlerinde akılları kalıyordu.
Ama bazende Sudenin yaptığı şeyleri içerken tereddütte kalıyordum, zehirlendiğim olmuştu.
Neyse!
Uzattığı fincandan bir kaç yudum aldığımda, beğendiğime dair sesler çıkarmıştım. Vanilya aromasının ağırlıklı olduğu karışım yapmıştı yine, zaten vanilya aşığı birisiydim o yüzden anında bitirmiştim kahveyi.
"Kızım yavaş iç!" Dediği şeye gülüyordum, bir yandanda yutmaya çalışıyordum.
"Vanilyayı çok sevdiğini unutmuşum biran, pardon."
"Tch tch tch, birde kuzenim olacaksın. Ne demek unutmuşum?" Dediğimde masumca bakmıştı, fincanı tezgaha bırakmıştım o esnada.
"Sen kiminle konuşuyordun?"
"Nihalle." Başını sallıyordu.
"Ne diyor?"
"Buraya geliceklermiş, onu haber etti. Boş masa ayarlamamı istedi, şu karşıdaki grup kalkınca orayı tutalım." Başını salladığında işaret ettiğim kısma bakmıştı, o masadakilerde kalkmak üzereydi.
"Tamam kuşum, ee kiminle geliyor? Gerçi benimkide soru. Futbolcularla değil mi?"
"Evet, Barışlarla geliyor." Başını salladığında, gözüm o masaya gidiyordu.
Kalkında artık rezerve yazısını bırakayım.
Nihal Galatasarayda çalışıyordu, takımın diyetisyeniydi. Aynı zamanda A erkek futbol takımının ilgilendiği tek kadın çalışandı, aylardır orada çalışıyordu. Bildiğim üzere Barış ile aralarında birşeyler vardı fakat ikiside adım atmaya çekiniyordu, ama yanlarına karşı cins birisi gelincede panter kesiliyorlardı.
Komik.
Sude ve bizim futbol ile alakamız yoktu, sadece kuzenimizden ötürü birkaç birşeyi zor bela biliyorduk. Nihal ise bizim aksimize çok fanatikti, ilgili ve alakadardı.