"Gün yok anasını satayım! Pazardan yola çıksam, aynı gün dönmem gerekir."
Nihal: "Şube toplantılarını ertelesen olmuyor mu?"
"Olmaz ki, 1 ay oldu yeniyıla gireli ve haftalardır erteliyorum."
Sude: "Yapılması lazım artık, insanlar ona göre işlerini ayarlıyor. Ama senin tek gitmenide istemiyorum."
Nihal: "Ben çalışıyorum, yoksa gelmek için can atıyorum biliyorsun." Nihal'e tebessüm etmiştim, düşünmesi yeterliydi.
Mersin'e ne zaman gideceğimi konuşuyorduk, şu son günler içim içimi yiyordu. Aklım fikrim bundaydı, buna odaklıydı. Siz olsanız ne yapardınız? 6 sene önce vefat eden annenizin her açıdan çekilmiş resimlerini görseniz, onun hayatta olduğu ihtimali zihninize kazınsa nasıl yapardınız?
Sude: "Toplantılara ben girsem, sen öyle gitsen olmaz mı? Yetkiliyim sonuçta." Olumsuz anlamda başımı sallamıştım.
"Bebeğim sende yetkilisin ama bilmediğin konular dönücek hep, sen ilgilensen ilgilensen; mutfak ile alakalı tartışmaları ele alabilirsin. Diğerleri senin aklını bulandırır."
Nihal: "Gönlüm seni tek göndermeye razı gelmiyor, ben sana diyiyim. Gidipte ne göreceğini bilmiyoruz, hem direkt gidip görücek misin buda var. En azından birkaç gün orada durman lazım."
Sude: "Nihal haklı, tekte göremezsen ne olur? Tamam Enes şansa iki kez görmüş, ya sende olmazsa?" Olabilirdi.
Nihal: "Annenin ikizi falan var mıydı?" Benim bildiğim yoktu, annem tek çocuktu ki?
"Hayır kızım olsa bilirdim, tek çocuk."
Nihal: "Millie Bobby Brown ve Ezgi Hocaoğlu gibi bir durum o zaman."
Sude: "Harbi onlar ne kadar benziyor ya?" İkisini dinlerken öylece düşünüyordum, hayatta olsaydı bana ulaşırdı. Annemdi sonuçta, evladı olmadan koskoca 6 yıl ne yapacaktı ki? Hem Mersin ne alakaydı...
"Of kızlar bilmiyorum, tek bildiğim şey en kısa sürede orada olmam. Ve dediğiniz gibi bir günlük iş değil, 2-3 güne ihtiyacım var bu durumda." Buda zaman alıcaktı...
Nihal: "Haftasonundan gidemez misin, ayarlıyıp?"
"Cumartesi bir davete katılmam lazım, olmaz."
Sude: "Şimdi bir küfür edeceğim olmayacak, kızım bu ne yahu?"
"Ruhum bunaldı, başka birşeyden mi konuşsak?" Sinsice gülüyorlardı ikiside, konunun nereye geleceğini bildiğimden yastıkları alıp kulaklarımı kapatıyordum.
"Hayır!" İkiside ahtapot gibi kollarıma sarılmış gülüyordu, işkence çekiyordum resmen.
"Lan salın beni!"
Nihal: "Dürüst ol be!" Dürüsttüm, sanırım.
Sude: "Gözlerimin önünde flört ettiler hala inkar ediyor!" Abart!
"Boş yapmayın ortada yok birşey, ben erkek manyağı değilim sizin gibi." İkiside kollarımı bıraktığında şükür ederek onlara dönmüştüm.
Sude: "Neremiz erkek manyağı acaba?" Birde soruyor.
"Kazımcan için futbol öğrenmeye çalışan kim acaba? Durup durup mesajları gözüme sokan, çığlık çığlığa koşan, en ufak birşeyde kopan kim ya?" Ciddi ciddi düşünüyordu, Allahım sen bana sabır ver!
Nihal: "Ben ne yaptım ya?"
"Falcı kadına sorduğun soruları okudum hayatım." Gözleri büyüdüğünde sinsice gülüyordum, nihayet ikiside sustuğunda oturduğum yerden kalkmıştım.