Şuan ne mi yapıyordum? Tam karşımda ki gereksizle oturmuş çay içiyordum, 7 şekerli çay.
Evet çay içerken fazla şeker atıyordum, 6 şeker bana şekersiz gelirken, 8 şeker ise çok şekerli geliyordu. 7 şeker idealdi. Bu sorgulama faslını geçtikten sonra tam karşımda oturan Emirhan'ı boş gözlerle izliyordum, anlatıp duruyordu birşeyler.
"Bitti mi anlatacakların, başım şişti." Ben öflerken o ise pişmiş kelle gibi gülüyordu, komik bi durumda yoktu oysa ki.
Emirhan: "Tamam tamam bitti, ee sen anlat özlemişim seninle konuşmayı." Göz devirmiştim, muşmula suratlı.
"Ben hiç özlemedim ama, ya senin sevgilin yok mu? Git onun yanına, ne işin var exinin kafesinde." P!ç sırıtışı yaptığında, kollarımı göğsümde birleştirmiş dikdik ona bakıyordum.
Emirhan: "Merak mı ettin yoksa? Ayrıldık biz canım, hem ne var yahu eskileri yâd ediyoruz." Aman etmiyelim.
"Neden geldin acaba?"
Emirhan: "Ya seninlede iki kelam edilmiyor, hemen sorgula hemen tersle." Huyum kurusun.
"Etme zaten, hadi kalk git ya."
Emirhan: "Çay ücretleri ne kadar oldu?"
"25 oldu, sen bahşişte bırak."
Emirhan: "İnsan derki ikramım olsun, yemekte ister misin. Hiç yani, ayıp ayıp."
"Bok ye sen Emirhan, oturmuş eski sevgilimle sohbet ediyorum şaka gibi."
Emirhan: "Yavrum biz medeni insanlarız deme öyle, arada yapalım çok kapattık şu sıralar arayı zaten."
"Yapmayalım, hadi sen neden İstanbul'a geldiysen onlarla ilgilen benimde işim gücüm var." Çayın kalan kısmını diktiğimde yutmaya çalışıyordum, şaka gibiydi. Hertürlü kahveyi içerdim ama çaya gelince, şekeri doldururdum.
Telefonumu masanın üzerinden aldığımda ayaklanmıştım, Emirhanda beni süzüyordu.
Emirhan: "Kalkma hemen ya, bu arada fıstık gibisin yine. Sen gün geçtikçe iyi güzelleşiyorsun he, exlerimin arasında 1.numarasın." İğrenir gibi bakıyordum yüzüne, hatta gibide değildi. İğreniyordum.
"Boş yapmada kalk hadi."
Emirhan: "Tamam ya, kovuluyorum resmen."
"Resmen değil, kovuyorum zaten hadi naş naş."
Üfleyerek cüzdanını aldığında kasaya gidiyordu, bende son kez göz devirip merdivenlere doğru yürüyordum. Karşıma aniden çıkan Sudeden dolayı besmele çekiyordum.
"Allah seni kahretmesin! Aklım çıktı."Elimi damağıma götürdüğümde, Sude kıkırdıyordu karşımda.
Sude: "Sıkıldım ya, çıkıp alışveriş mi yapsak?"
"Akşam gidelim mi?" Başıyla onayladığında, telefonunu açıp birşeyler gösteriyordu gülerek.
"Ne bu?" Telefonunu aldığımda takipçiler kısmını gösteriyordu, Kazımcan'ı görmemle gülmeye başlamıştım.
"Ooo enişte olma yolunda bakıyorumda."
Sude: "Ay inşallah diyelim, muhabbeti iyi sarıyor şaka bir yana."
"Sevindim aşkım, başımın etini yiyordun al konuş işte."
Sude: "Ee sen konuşuyor musun Keremle?" Kim dedi, kim dedi? Kerem mi. Ne alakaydı ki?
"Kerem mi? Ne alakası var kızım."
Sude: "Ne bileyim ben bunları birazcık araştırdım, Kerem çok mümin birisiymiş 'helalboy' bile diyorlar. Kızlarla işi falan olmazmış o derece bi tipleme, seninle de öyle konuşunca ve bakınca..." sonlara doğru güldüğünde düşünmeye başlamıştım, nasıl bakmıştı ki ikidir Sude bunu diyordu. Üstelik Kazımcanla konuşmaktan bize odaklanmamış iken.