Uzun zamandır boştu, hissizdi kalbim. Ve şuan fazlasıyla çarpıyordu, ruhum çiçekler açıyor; midemde sayısızca kelebekler uçuşuyordu. Ben bir çift ela göze vurulmuştum, her an onu görmeyi ve onunla vakit geçirmeyi istiyordum.
Ben Kerem'i seviyordum, hemde sandığımdan ve hissettiğimdende fazla...
Karşımda şaşkınca bana bakıyordu, avuçiçlerime kadar terlemiştim resmen.
Kerem: "K-Kumsal?" Şaşkındı ses tonuda belli ediyordu, dudaklarımı ıslattım artık konuşmam lazımdı.
Ağzım bir kapanıp, bir açılıyordu cidden iki kelimeyi bir araya getirememiştim utanmıştım.
Hala kapının oradaydı, gözlerini kırpıştırınca içeri girip açık olan kapıyı örtmüştü hala şaşkınca bakıyordu.
"Şey, selam konuşalım mı? Müsaitsen." Bunu bile zar zor dedim, garibime gitti ben daha cümle kuramıyordum ama aynı yatakta yatmıştık; nasıl oluyordu lan bu?
Sessizce bana bakarken reddedeceğini anlamıştım, heyecanlı yüzüm düştü istemsizce başımı eğdim. Ama bu sefer onun heyecan tonlamasındaki huzur verici ses tonunu işittim, gözlerim parlamıştı resmen.
Kerem: "Tabiikide müsaitim, konuşalım. Şey ben şaşırdım sadece, bilmiyordum maça geleceğini ee neyse oturalım mı? Hadi gel oturalım." Bu benim gibi heyecanlı mı konuşuyordu? Yoksa ben mi kendi duygularımla karıştırıyordum.
İçerideki sandalyeyi çekti oturmam için, oturduğumda hemen yanındaki sandalyeyi çekmişti. Altında şortu ve kramponları; üstünde ise sarı, sanırım antreman üstü olan fermuarlı üst vardı. Isınma kıyafetleriydi anladığım üzere.
Ellerimle oynarken cümleye nasıl gireceğimi düşündüm ama o önce davrandı, sahi 2 gün önce çok soğuktu şimdi ise böyleydi. Değişen şey neydi?
Kerem: "Kumsal, önce bana müsade eder misin? Ben konuşmak istiyorum, çünkü bu maçı atlattıktan sonra gelmeyi istiyordum iyi oldu geldiğin, iyiki geldin." Tebessüm ettim, o yüzüme bakıyordu kesin ama ben ellerimi izliyordum.
"Tabii, konuş lütfen." Çenemde hissettiğim eliyle gözlerimi yumdum, tam 12 gün olmuştu ve temas ediyordu bana. İstemsizce heyecanlandım, bir yandanda yaptığı şey aklıma geliyordu ve kırgınlığım gün yüzüne çıkıyordu.
Kerem: "Yüzüme bak, lütfen." Aklıma 2 gün önce ben konuşmak istediğimde terslemesi ve soğuk tavrı gelince yüzüm düşmüştü, dediği gibi ona baktım. Ela gözleri doluydu, etkisi altına alıyordu beni hemen. Ki zaten çok güzel bakıyordu, yada ben mi öyle hissediyordum... sessizce baktığımda dudakları yukarıya doğru kıvrılmış, tebessüm ile yüzüme bakıyordu.
Bismillah...
Kerem: "Senden çok, ama çok özür dilerim. Seni bu denli, bu derece kırdığımı farkedemedim." Lafını böldüm.
"Ama kırdığını farketmişsin." Sustu, devam ettim.
"Neden böyle olduğunu biliyorum, o resimleri yeni gördüm. Keşke söyleseydin bundan dolayı benden uzaklaşmak istediğini, en azından bir belirsizlik içerisinde olmazdım ve sebebini bilirdim. Ben buna kırıldım, çünkü seninle bir vakit geçirdik hiç değilse bunların hatrına bana bir açıklama yapabilirdin." Nasıl bakıyordum bilmiyorum ama çok kırgındım, bunu açık açık belirtiyordum. Çirkef gibi bağırmam elime birşeyi geçirmezdi, o da yaptığı yanlışın farkındaydı sanırsam, sessizce ve üzgün gözlerle dinliyordu.
"Ama görüyorum ki bir açıklama yapmaya değmezmişim, o kadar yazdım kısa kesmek yerine sebebini açıklayabilirdin. Birşey yapmadığım halde bile özür diledim, yine tersledin." Gözüm istemsizce dolduğunda başka yöne baktım, sıkıca yumdum.