Niyet ettim uzun bölüm yazmaya, iyi okumalar💗
Kerem
"Kumsal, nolmuş sana böyle? Bu halin ne mahvolmuşsun kızım!" Konuşuyordum ama boşuna, karşımda dağılmış haldeydi ayakta bile duramıyordu.
Belinden tutarak yardımcı oluyordum, yükünü bana vermesi için bir hamlede bulunmuştum. Ağır alkol kokusu burnuma dolunca yüzümü buruşturmuştum, bu hale geldiğine göre hiç iyi şeyler olmamıştı.
"Ah be kızım, gel tutun bana." Boş boş yüzüme bakarak sırıtıyordu, tanımamış mıydı beni?
Kumsal: "Aa Kerem!" Hele şükür be kızım.
Önüne düşen küçük kumral saçlarını geriye çekmeye uğraşıyordum, gözüne batabilirdi canı yanardı. Onu zor bela oturduğu yerden kaldırdığımda bir eşyası var mı diye bakınıyordum, ama yoktu. Üstü başı mahvolmuştu resmen.
"Pardon, Kumsal'ın yakını mısınız?" Karşımda duran kişiye bakıyordum, ona neydi Kumsaldan? Hem adını nereden biliyordu.
"Kumsal'ı nereden tanıyorsun kardeşim?" Ani sorum onu güldürmüştü, noluyor lan?
"Az önce tanıştık, tatlı kız. Bayada üzgün, sanırım tanıdığı birisisiniz gerçi bende tanıyorum galiba. Buraya geliyor muydunuz? Yüzünüz tanıdık geldide." Tatlı mı demişti o? Sakin ol Kerem, sakin ol aslanım.
Böyle bir ortamda kimliğimi deşifre edemezdim, kendimide düşünmek zorundaydım.
"Hı aynen, arada kafa dağıtmaya geliyorum." Allah yazdıysa bozsun, tövbe estağfurullah.
Başını salladığında çok bakmamıştım ona, odağımda sadece o vardı. Gücü kuvveti gitmişti, resmen dağılmıştı o parlayan gözleri sönmüştü. İçten içe merak ediyordum ama zamanı değildi, bir an önce bu garip ortamdan ikimizide çıkarmak istiyordum.
Az önce gördüğüm kişiye ıslık çaldığımda dikkatini çekebilmiştim, masaya yanaştığında yüksek ses dolayısıyla bende bir adım atarak öne gelmiştim.
"Fiş var mı? Hesabı nerede halledeceğim?" Arkasında bulunan dijital ekrana gitmişti, birşeyler ile uğraşırken Kumsal'ın yanımda mırıldanarak birşeyler anlatmasını izliyordum. Kendince konuşuyordu, arada gülüyor bazende kaşlarını çatıyordu. Farkında mıydı bu hallerinin ona ne kadar yakıştığının...
Önüme bırakılan fişi almıştım, büyük led ışığa kasa yazılan yere giderken etrafta gördüğüm şeylerle başımı öne eğmiştim ve hesabı ödemiştim zorlukla.
Zorlukla diyorum çünkü yerinde durmuyordu küçük hanım, birşeyler ile uğraşıp gülüyordu. Ne olduğunu anlamasamda tebessüm ile izliyordum, hesabı halledip çıktığımızda şükür duası okumayı aklıma kazımıştım, ne kadar gürültülü ve kötü kokulu ortamdı? Değişik insanlar vardı ayyaşlar mı desem garip dans eden bacılar mı desem. Kumsal'ın hele işi olmazdı ki, yani tahminimce öyleydi. Bazı şeyler onu buraya gelmeye sürüklemiş olacaktı.
Telefonum çaldığında olduğumuz yerde durmuştum, onu duvara yaslayıp bir kolumla sıkıca tutarken diğer elimle telefonumu açıp cevaplandırmaya çalışıyordum, arayan Nihaldi.
"Efendim Nihal?" Korku dolu sesi normaldi, bende büyük dualarla gelmiştim.
Nihal: "Kerem buldun mu? Nasıl o, iyi mi! Çobuk konuş-" hızlıca lafını bölmüştüm, onu anlamak çok doğaldı.
"Buldum, buldum Nihal. Çok içmiş, dağılmış resmen.." derin nefes alarak ona bakıyordum, tüm günüm ona birşey mi oldu düşüncesiyle geçmişti, yanımda olması beni rahatlatmıştı.