"Düşen yaprakların hışırtısı kışı özleyen bir insanın rüyasında şarkı olmuş, düş olmuş ama gerçek olamamış."
***
Kırlangıçların hikâyesi hiçbir zaman ilgimi çekmemişti, bir kuşun başka bir yere göç etmesine anlam verememiştim. Ağaçtan ağaca konsalar, taklalar atsalar hatta konuşsalar dahi kuşlarla ilgilenmemiştim. Şimdi bir kuşun eşi öldükten sonra ne yaptığını merak ediyordum. Küçüklüğümde, sekiz yaşlarımda annem kuşların kendilerine eş seçtiğini ve eğer eşleri ölürse büyük bir depresyona girdiklerini anlatmıştı. Bende büyüdükçe bunu Body'yle birleştirmeye çalışmıştım. Ancak önümde dakikalardır ölen kocası için ağlayan kadın bana şunu düşündürüyordu: Ya aynı şey insanlara olsa o zaman ne olurdu? Ve aklıma sade4ce babam öldükten sonra eve çöken sessizlik geliyordu.
Annem babamın cenazesinde sadece iki damla gözyaşı dökmüştü, morgun önünde ya da cenaze sonrasında hiç ağladığını görmemiştim. Babamın cesedi o evden çıkarılırken de bir şey değişmemişti, annem bir damla gözyaşı dökmemişti. Yaslandığım duvarın soğuğuna aldırmadan kıpırdandığımda Karan oturduğu sandalyeden başını kaldırıp bana baktı. Elinde incelediği belgeler yan çevrilmişti, Tekin Korhan'ın ona verdiği doktorun ölümüyle ilgili belgelere elbette ben de bakmıştım ama Karan detaylara önem veriyordu ve en küçük detayına kadar bakmak onun hobisiydi. Geldiğimizden beri Melis'in bizimle görüşmesini bekliyorduk, bu sırada belgelere en az on kez bakmıştı. Karan'ın dikkati korkulacak derecede keskindi, eminim sonunda bir şey bulacaktı.
Emin olduğum diğer konu ise doktorun öldürülme şeklinin altında yatan ipucuydu. Önce dili kesilmişti çünkü öldürülmesini isteyen kişi konuşmasını istemiyordu. Sonra boydan alınacak şekilde boğazı kesilmişti, öldürücü darbe hayatta kalma ihtimalini sıfırlamak isteyen birisi tarafından yapılmıştı. Bunların aynısı dosyada da yazıyordu ama kanıtlar toparlandığında dahi suçlular bulunamıyordu. Nergis Karabasan'a emri veren adam, doktoru öldüren iki adam, hepsi sanki arkalarında iz bırakmaları mümkün değilmiş gibi ortadan kaybolmuştu ya da birisi ortadan kaybolmalarını sağlamıştı.
Gözlerim parkelere indiğinde Karan belgeleri kucağına bırakıp tamamen bana döndü. "Seni ne endişelendiriyor, Hazan?"
Başımı kaldırıp ona baktım. "Hiçbir şey." Yalan söylemiştim, beni ilgilendiren şeylerin başında bu testler geliyordu.
Nefesini vererek başını geriye yasladı ve boynunu esnetti. Başı öne eğildiğinde, "Bak," dedi. "Birbirimize yalan söylemeyelim ki bize saldıracak bir şey bulamasınlar. Neden endişelisin?"
Dudağımın kenarını ısırarak bir süre düşündüm. "Bu testler neden gerekli anlıyorum ama Karan..." Duraksamam kesilen nefesimden kaynaklanırken titreyen ellerimi birbirine kenetleyerek sakladım. "Anlamadığım o kadar çok şey var ki," dedim devamında.
İç geçirerek arkasına yaslandı, canı sıkkın görünmüyordu ama kafasını kurcalayan düşünceleri buradan bile görebiliyordum. "Anlamanı beklemiyorum," dediğinde başımı yana çevirip ona baktım. "Sen Nalan Tan'ın hiç fotoğrafını görmedin ve Nihan konusunda düşüncelerin çok değişken. Anlamanı bekleyemem zaten."
"Ama bekliyorsun," dediğimde başını sallayarak beni onayladı. Karan'ın düşüncelerinin karmaşasında yutulduğumu hissederken önümüzden bir temizlikçi geçti. Sakince etrafı kolaçan ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüzünlü Kalpler
ActionSonbahar sessizliğin kendisiydi. Dökülen yaprakların kokusu etrafa yayılırken esen rüzgârın sesi hüzünlere eşlik ederdi. Sonbaharın şarkısı yaprak hışırdamalarıydı; esen rüzgâr ninnisiydi. Düşen yağmur damlalarının sesleri sonbaharın ölüm şarkısıyd...