4. BÖLÜM: YALANLAR

40 10 0
                                    

Bölüm şarkısı: ShamRain - Silent Lullaby. (Bölümü okurken dinlemeniz şiddetle tavsiye edilir.)

"Gökyüzünde uyuyan bir melek vardı; şeytan rüyasında belirdi, uyandı. Melek yalanlara dayanamayıp yeryüzüne düştü, şeytan gerçeklere katlanamayıp yeryüzünde hüküm sürdü."

***

Soğuk.

Hissettiğim tek şey soğuktu. İnsanların korkuları, kaçmaya çalıştıkları ama kaçmayı asla başaramadıkları hislere yağan kar kalbime düşmüştü. Gözlerimi açmaya, Karan'ın sözlerini yeniden duymaya korkuyordum. Kendimi kandırmamalıydım, asıl beni korkutan şey annemin gerçekten böyle bir hata yapmış olabileceğiydi. İhanetten nefret eden kadının, kocasına ihanet etme ihtimaliydi. Annemi yanlış tanıyor olamazdım, buna inanamıyordum. Korkuyordum çünkü annemin gidişi bu dünyada tamamen yalnız kalacağım anlamına geliyordu. Ondan başka kimsem yoktu Kİ benim.

Yalnızlık insanı üşütürdü. Kalbini, ruhunu, bedenini donmaya mahkûm ederdi; soğuk zindanlara hapsolurdunuz, hisleriniz kaybolurdu. Yalnızlık insanı tüketirdi. Gün geçtikçe biraz daha anlardınız; yavaş yavaş sonbahar kalbinize eser, hayalleriniz ruhunuzdan akıp giderdi. Kaybolurdunuz, kaybederdiniz; tarihi eser misali eskiyip, harabeye dönerdiniz. Yalnızlık, ayın karanlık yüzünde kalmaktı. Siz insanları görebilirdiniz ama onlar sizi göremezdi. Bu sadece aynaya bakan birisini uzaktan izlemeye benziyordu.

Yıllar geçip giderken oturduğum o sandalye, kendimi yalnız hissettiğim onca an yüzüme çarparken gözlerim aralandı ve kırmızı ışık gözlerimi aldı. Tavana sabitlenen gözlerim öylece kalakaldı çünkü tavanda bile onun resmi vardı, Hazal Tan'ın. Hüzünlü kalbime bir deste acı bırakılırken karnımın üstünde birleşmiş ellerimi, odada bulunduğunu dahi bilmediğim uzun koltuğu umursamadan sustum; belki de yapabileceğim en doğru şeyi yaptım ve sessiz kaldım. Gözlerim tavana odaklanırken kendimi Hazal'ın yerine koymaya çalıştım fakat başaramadım.

Hayata gözlerini yuman bir anne ve yaşayan katı bir baba benim aile tabirime uymuyordu. Sadece iki yıl önce dünyanın en mutlu insanıyken nasıl bu hale gelebilmiştim merak ediyordum. Gerçekten, hepsi annemin suçu muydu? Babamı ve beni hedef alan adamlar annem yüzünden mi bize saldırmıştı? Soruların sonu gelmiyordu, Karan kafamı karıştırmıştı. Kime inanacağımı şaşırmıştım.

Gözlerim kırpıştığında sert ses ulaştı kulaklarıma. "Uyandın galiba?" Sessizlik sorusunu karşıladı. Güldüğünü duydum. "Kaldıramadın sanırım annenin tüm bunları yaptığını?" Yine sessiz kaldığımda tuhaf bir gıcırdama sesi duyuldu, ardından bir dosya kucağıma atıldı ama gözlerimi tavandan çekip bakmadım ne olduğuna. "Bak," dedi Karan. "Hazal'ın ölmeden önce yaptıklarının listesi, eminim içinde dikkatini çekecek bir şeyler vardır."

Yattığım yerden doğruldum, dosya ellerimin üzerine kaydı. Sadece meraktan dosyayı kenarlarından kavrayıp içine baktım ama görmek istemeyeceğim tablo çoktan önüme serilmişti. Hazal Tan iki hafta boyunca, neredeyse her gün annemi ziyaret etmişti; şirketten ayrılmayan annemi neden ısrarla görmek istediğini bilmiyordum fakat onun kadar ısrarcısını görmediğime emindim. Gözlerim kısılırken benim Nihan'la birlikte annemi görmeye gittiğim günün tarihi ve şirkette bulunduğumuz saat aralığı dikkatimi çekti. Eğer Hazal o gün, o saatte şirketteyse birbirimize rastlama ihtimalimiz epey yüksekti. Neden görmemiştik birbirimizi? Neden Hazal annemle ölmeden önce bu kadar çok görüşmüştü? Tüm bunlar ne anlama geliyordu?

Dosyanın kapağını kapatıp koltuğun ucuna diktim gözlerimi. Yaşananları kaldıramıyordum, iki yıldır enayi gibi etrafta dolaşan kendime inanamıyordum. Karan'ın ulaştığı her şeyi bulabilme ihtimalim vardı. O zaman neden yapmamıştım?

Hüzünlü KalplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin