Bölüm şarkısı: ShamRain - Withdraw. (Şarkıyla birlikte okumanız aşırı tavsiye edilir.)
"Kaybedilenin aksine kazanılan özlenmez, Ay Işığı. Çünkü kimse sahip olduklarından vazgeçmek zorunda kalmaz."
***
Karanlık, koyu bir soğuk... Sanki buzla kaplı dağın zirvesinde mahsur kalmış, acılı bir mahkûmun çığlığı ruhuma uzanıyordu. Elinde sarkan buzlardan ufak umutlar, yüzünde acıdan tabutlar... Genç adam ölüyordu. Destelerce çoğalan tutulamamış sözler, çığ misali yığılıp kalmış çiçekten sevgiler... Kadın mezarın başında ağlıyordu. Gözlerinden damlayan kanla yaşayan cesetler, bulutlardan dökülen ruh tanelerinin arasına yığılan ölü bedenler... Açılan yaralar kapanmıyordu. İyileşmiyordu çığlıktan artan kan bulanmış acılar, geçmiyordu kamelyalardan arta kalan boş yapraklar... Gönülsüzce süzülüyordu gökte.
"Avukat!" Derinlerden gelen çığlığın çağrısı dağın zirvesinden duyuluyordu, avukat kelimesi acımasızca çınlamıştı kulaklarımda. "Benden kaçamazsın, gerçeklerden kaçamazsın!" Titreyen bedenimi hareket ettiremiyordum, müstehcen bir ağırlık üzerime çökmüştü. Kaçmaya ya da koşmaya teşebbüs edemiyordum, uyuşmuştum. Gür ses yeniden seslendi aşağıdan: "Küçük avukat!"
Küçük avukat... Karan Korhan...
Hissettiğim ani tereddütle arkamı dönüp kaçmaya çalıştım ama karşımda bulduğum kanlı beden engel oldu gitmeme. Titremem artarken kanlı beden bir adım attı bana doğru, hemen geri çekildim. "Senin suçun," dedi boş gözlerini gözlerime sabitlerken. "Hepsi senin suçundu. O arabaya binmeme neden izin verdin, Hazan? Neden peşimden gelmedin? Hâlbuki ben seni beklemiştim."
Ürperti bütün bedenime yayılırken sırtım taşa çarptı. Cevap veremiyordum, hareket edemiyordum. Kilitlenip kalmıştım, korku bedenimi ele geçirmişti. Karşımda kaybettiğim arkadaşım Nihan Candan duruyordu. Kahverengi saçları, yüzü, koyu kahve gözleri kanın sıcak rengine bulanmıştı. Ruhsuz bakıyordu, boştu gözlerindeki ifade. Elinde arabamın anahtarını tutuyordu. Hurdalıkta çürüyen, Mini Cooper'ın anahtarı...
"Kaybettin." Net ses dibimden gelmişti. Başımı çevirip kimin söylediğine bakmama gerek yoktu, Karan Korhan'dı. "Kaçmalıydın, küçük avukat. Buralar sana göre değil. Sen cennete alışmışsın, cehennem sana fazla gelir." Titreyerek taşa biraz daha yakınlaştım.
"Boş verin." Duyduğum sesle bulunduğum yere çivilenmiş gibi donakaldım. "Benim kızım ne olursa olsun savaşırdı. Bu korkak benim kızım olamaz!"
Sesler yükseldi.
"Sen Hazan Yükselen değilsin!"
"Savaşamazsın!"
"Kaçmalıydın, küçük avukat."
Ayaklarımın altındaki yer titremeye, gökyüzündeki fırtına bulutları artmaya başladığında yüzüme sert bir ışık yansıdı. Ay ışığı... Gözlerimi alan parlak ışığa bakarken tedbirli, yüksek bir ses kulaklarımı sağır edercesine göğü yardı ve gökyüzünün mavisi gözlerimi buldu. Ses tekrar duyuldu.
"Hazan, kalk artık! Sabah oldu!" Perdelerin çekilme sesi annemin sesine eşlik ederken ay ışığının aslında güneş ışıkları olduğunu gördüm. Gözkapaklarım hızlıca aralandı. Ürperti ensemden sırtıma inerken derin bir nefes aldım. "Misafir gelecek hanımefendi hâlâ uyuyor! Bu ne pişkinlik? Bir de avukat olacak! Sorumsuz avukat mı olur, Hazan Hanım?" Gördüğüm rüyanın etkisiyle irkildim. Kâbuslar genelde kapımı çalmazdı ama bugün fena yakalanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüzünlü Kalpler
ActionSonbahar sessizliğin kendisiydi. Dökülen yaprakların kokusu etrafa yayılırken esen rüzgârın sesi hüzünlere eşlik ederdi. Sonbaharın şarkısı yaprak hışırdamalarıydı; esen rüzgâr ninnisiydi. Düşen yağmur damlalarının sesleri sonbaharın ölüm şarkısıyd...