11. BÖLÜM: KATİLLER

34 9 52
                                    

"Kalbi olmayan insanları ne hayatta tutardı? Akıllı olmaları yeter miydi gerçekten yaşamalarına? Nefes almak yaşamak mıydı onlar için? Yoksa karanlığa mı gömülüydü hisleri?"

***

Bulutsuz gökyüzünü izlerken mavilikte kaybolan gözlerim gerçeklerin yakasına yapışmıştı. Bugün diğer günlerden farklıydı. Boğazda uykuya yatan batmış gemiler gökyüzünün mavisine karışıyordu. Dünya tarihi boyunca ölen milyonlarca insan, hayvan, bitki... Hangisi kalıcılaşmayı başarabilmişti ki dünyada? Hangisi başkaldırabilmişti zamana? Geçen günlerin hesabını hangisi sorabilmişti? Dünyada hangisi kalıcıydı ki? Toprak hangisini yutmamıştı veya yutmayacaktı? Güneşin varlığı kadar kanıtlanabilirdi her şey, ölüm koskoca bir karadelikti. Çünkü yıldızlar ölünce ya yeniden doğardı ya da karadeliğe dönüşürdü. Biz de ölünce sonsuza dek karanlığa hapsolurduk.

Hayat boş yere zaman harcayamayacağınız kadar kısaydı. Dün ağlıyorsanız, bugün delicesine gülmeliydiniz; dünya boşa zaman harcayamayacağınız kadar büyüktü. İnsanlık bu dünyada küçük bir noktaydı. Hayatınız, yaşamınız tamamen sizin elinizdeydi ve onu boşa harcamak da sizin seçiminizdi. Peki, katiller neden öldürmeyi seçerdi? Bir insanın canını almak bu denli kolaysa, neden insanlar görmezdi yaşamın değerini? Hayır, insanlar yaşamın değerini bilirdi; söz konusu kendi canları olduğu sürece tabii. İnsanlar başkalarına gelince acımasızlık zırhlarını geçirirlerdi üzerlerine, vicdanlarıyla savaşmaya hazırlanırlardı. Savaşı kimin kazandığının bir önemi yoktu, kaybedilen yaşam geri gelmiyordu. Ruh terk ettiği bedene geri dönmüyordu. Savaşlar yaşam çalmaya, insanlar katletmeye, devletler sömürmeye doyamıyordu; hâlbuki sömürdükleri insan hayatıyken...

Düşüncelerim oradan oraya savruluyor, Çiçek'ten uzaklaşmaya çalışıyordu ama nafileydi çünkü hayatıma giren en büyük yalancı babamın katiliydi. İnanması zordu belki, anlaması... Fakat ben duygularımı gökyüzüne salarak gelmiştim buraya. Taksi dakikalardır yokuş çıkılan sokakta duruyordu. Pembe bina ilerideydi, bizim gitmemizi bekliyordu ancak Karan beş dakika gecikmişti. Attığı mesaj da epey açıklayıcıydı.

"Bir dosyanın kopyası çalınmış, kusuruma bakma. Biraz gecikeceğim, umarım beni beklersin."

Sonra tekrar mesaj atmıştı.

"Bensiz harekete geçme. Beni bekle."

Sırf ona vakit kazandırabilmek için bir saat geç çıkmıştım ve taksiyi sürekli dolandırıp buraya gelmiştim. Beş dakikadır Karan'ın gelmesini bekliyordum. Aslında taksiciye de durumdan biraz bahsetmiş, sevgilimin mesleğinden dolayı gecikeceğini söylemiştim. Adam parasını aldığı sürece sorun çıkmayacağını belirtmişti, özellikle taksimetrede yazan meblağ bu kadar büyükken. Ben de sorun etmemiş, beklemeye koyulmuştum.

Denize bakarken aklıma gelen ürpertici anılarla gözlerimi kırpıştırdım. Taksici arada arkaya bakıyor, durum kontrolü yapıyordu. Anlaşılan epey bir sessizdim. Denize, özellikle bulutsuz gökyüzüne bakarak geçirdiğim süre zarfı boyunca hiç konuşmamıştım. Konu adalete gelince duraksayan o hayali dönme dolapta intikam açlığıyla yanan insanların varlığını bilmek ürkmeme yeterdi. Yine titriyordum ama hastalıktan değil, korkudan. Çiçek'le, babamın failiyle karşılaşmak diken üstüne oturmakla eşdeğerdi. Kendime kabullendiremiyordum yıllardır bir katile kardeş gözüyle baktığımı. Kendime yediremiyordum babamın cenazesine gelip akıttığı timsah gözyaşlarını.

Dalgın gözlerim ufukta kenetlendiğinde cama tıklatılmasıyla yerimde sıçradım ama gördüğüm yüz anında rahatlamama yetmişti. Bir saniye işareti yapıp taksiciye parasını ödedim ve "Kolay gelsin," diyerek arabadan indim. Karan kaldırımın kenarında bütün ihtişamıyla duruyordu. Klasik giyinmişti ama ona yakışmıştı. Bense yanında fazla sade duruyordum. Altıma bulduğum ilk kot pantolonu geçirmiş, üstüme de beyaz yarım kollu bir tişört geçirmiştim. Tişörtün kısalığı ve hafif esen rüzgâr yüzünden giydiğim kahve tonlarında örgü hırkanın yanı sıra sütlü kahve tonlarında çantamı yanıma almıştım. Stiletto topuklu ayakkabı giymemse sanırım avukat yanımı ortaya çıkartmak içindi. Tamamen zıttık onunla; siyah ve beyaz gibiydik. Ying ve Yang.

Hüzünlü KalplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin