"Kaybettiklerimize ağladığımız zamanlarda düşen her damla gözyaşı birikti avuçlarımda; boğuyor şimdi beni bu gözyaşları, yetmiyor yaşananların izlerini silmeye. Ne sen buradasın onları sil diye, ne ben buradayım gözyaşları akmayı bıraksın diye."
***
Uzaktan bir ses geliyor, yankılanıyor huzursuz topraklarda; sen yoksun şimdi orada... Yağmur damlalarının arasında, uzanıyor bir kız sonbaharda; dinliyor senin ölüm şarkını... Bana anlat diyor, ben dinlerim; ama gitmiyor ellerim seni bir başkasıyla paylaşmaya... Bana öyle bakma, üzülüyor sonbaharlar...
Başımı kaldırıp etrafa bakındığımda gördüğüm sessizlik huzursuzluğu beraberinde getirdi. Bugün Kanat okula gelmemişti, yalnızdım. Elime aldığım şiir kitabını okuyor, aralarından alıntılar yapıyordum. Bazıları aşırı derecede güzelken, bazıları da çok hüzünlüydü ve kendimi hüzne boğmamın sebebi dün yaşadıklarımdı. Aniden hayatıma bir fırtına esmiş, beni çırılçıplak bırakmıştı. O gece elimde telefon Karan'ın aramasını beklemiştim çünkü elim onu aramaya her kalkıştığımda beni durdurmuştu. Yapma, demişti. Onu rahatsız etme...
Uğraşsam da ellerim bana ihanet etmişti, onu arayamamıştım. Alper ablasının ölümünü hâlâ atlatamamıştı, farkındaydım fakat elimden bir şey de gelmiyordu. Gözlerinin içine bakarak umursamaz bir davranış sergilesem de Nihan'ı kurtaramadığımı biliyordum. Kendimi suçlama, kendime kızma sebeplerimi sıralamaya kalkışsam muhtemelen umduğumdan öteye giderdi sıralama ama yapmıyordum, anlamsız bir şeyi tekrarlamaya yetecek takatim kalmamıştı. Nihan Candan bir trafik kazasında ölmüştü. Gerçek buydu.
Unutmaya çalışsam da gerçekleri değiştiremezdim, o ölmüştü. Patlayan arabayı kullanması gereken, o arabanın içinde bulunması gereken kişi bendim. Son zamanlarda Karan'la babama yoğunlaşmamızdan dolayı Nihan'ı arka plana atmıştım ama hiçbir şey gerçekleri değiştiremezdi. Takla atan, üstüne patlayan araca ne olduğu hâlâ bilinmiyordu ve bu konuda yapılacaklar listeme arabayı kontrol ettirmek çoktan eklenmişti. Aslında Karan ilk dosyanın kapanma mevzusunu aştığında arabamın yattığı mezarlığın bekçisiyle konuşmayı düşünmüştüm ama öncelikle arabanın asıl üretildiği şirketle görüşmem gerekiyordu.
Eğer beni öldürmeye kalkışmış birisi varsa Nihan'ın yaptığı kaza kasıtlıydı ama yapılan incelemeler sonucunda arabada hiçbir şey çıkmamıştı ve iş intihara sürüklenmişti. Nihan'ın intihar ettiği söylenilmişti. Hâlbuki bilmiyorlardı, onun kadar yaşamayı seven birisi intihar edemezdi. Ben böyle söyledikçe etrafımdaki herkes tarafından katil lakabına layık görülmüştüm. Yapmadığım, işlemediğim bir suçun bedeli... Evet, belki Nihan'ı kurtaramamıştım ama aynı zamanda onu ben öldürmemiştim de. Ortada bir cinayet vardı ve kanıtlar sunulmadan önce ispatlamamız gereken şey gerçekliğiydi. Babamın cinayetini kesinleştirmeye az kalmıştı, sıra Nihan'daydı. Arabayı kontrol ettirdiğimde yüzleşeceğim gerçeklere hazırdım, arabama ne yaptıklarını öğrenmeyi kaldırabilirdim ama orada ölmesi gereken benken arkadaşımın can verdiğini düşünmek beni çıldırtıyordu.
Hayat acımasızdı. Her türlü oyunlarına alet ederdi bizi. Yapmak istemediklerimizi yaptırır, hüsrana uğratırdı kalplerimizi. Hayat yalancıydı. Mutluluk saçarken etrafımıza gülümserdi bize. Sonra aniden alırdı küçük mutluluğu. Hayat adaletten yoksundu. Masumlar ölürken caniler hayatta kalırdı. Katiller yaşarken kurbanlar veda ederdi sevdiklerine. Hayat bir oyundu ve bu oyunun kuralları yoktu.
Yaşadığımız hayatın gerçekleriyle yüzleşmekten yoksunduk, herkes bize gerçekleri anlatırken arkamızı dönüp kaçardık. Biliyordum ki Karan burada olsaydı bana gülerdi çünkü bir başıma oturmuş kitap okuyordum ve düşüncelerim okuduğum kitaptan uzaktı. Sabahın yedi buçuğunda okulun kapısında soluğu almak bir yana, oturduğum ağacın altından ayrılmam bile dünün getirilerini yüzüme vuruyordu. Alper içinde yaşadığım dünyadan Nihan'ı kopartan katilleri bir yana bırakarak sebebiyet verene gözlerini dikiyordu. Senin suçun, diyordu. Gerçekleri unutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüzünlü Kalpler
ActionSonbahar sessizliğin kendisiydi. Dökülen yaprakların kokusu etrafa yayılırken esen rüzgârın sesi hüzünlere eşlik ederdi. Sonbaharın şarkısı yaprak hışırdamalarıydı; esen rüzgâr ninnisiydi. Düşen yağmur damlalarının sesleri sonbaharın ölüm şarkısıyd...