"Zaman aktı; kuş öldü, yuva yıkıldı."
***
Dakikalardır yürüdüğümüz sokaklar sessizleşmiş, arkamızda bıraktığımız kırmızılara bürünmüş oda unutulmuştu. Karan'la sürekli doktor hakkında konuşuyorduk ve gelmemize daha vardı. Doktorun oturduğu eve yarım saatlik yolumuz kalmıştı ama yolu yarıladığımızdan olsa gerek ikimiz de doktordan konuşurken duraksamıyorduk. Karan dikkatli bir şekilde tekrar etrafı kolaçan ettiğinde sokakta karşıdan karşıya geçen bir köpek dikkatimi çekti. Tatlı bir şekilde yürüyerek karşıya geçtiğinde gülümsedim. Body de onun gibi patilerini yere değdirip hemen kaldırarak yürümeyi tercih ediyordu. İçimin özlemle dolmasına engel olamazken gülümsemem derinleşti.
Karan önüne döndüğünde bana baktı. "Doktorun iletişim bilgilerinin arasında böyle bir adres yoktu, evi yeni tutmuş olmalı." Telefonun haritasından takip ettiğimiz sokağa bakarken otuz iki dakika kaldığını belirten yere baktım. Gidişimiz tam olarak bir saat on sekiz dakika sürüyordu, Karan'a kalırsa epey yakındı. Aslında taksiyle de gidebilirdik ama düşünceli görünen Karan'ın yürümeye ihtiyacı vardı. Hazal'ın ihaneti onu yıkmıştı. İlk not geldikten sonra Karan bahsetmemişti ama notların gelmeye devam ettiğini anlamıştım ve sonuncusu da bu zarf olmuştu. Karan'a neden bunu yaptıklarını bilmiyordum, bilmek de istemiyordum.
Ellerim ceplerimde yoldan geçen bir arabaya baktım. "Belki de polisin peşine düşeceğini hesaba katmıştır."
Karan başını sallayarak benim gibi yola baktı. "Muhtemelen..."
"Ama benim kafamı kurcalayan bir şey var," dedim Karan'ın bana bakmasını sağlayarak, gözlerim karşıdaki evin duvarlarından görünen ağaçlarda gezdiğinden ona bakamamıştım. "Doktor neden Türkiye'de? Neden yurt dışında değil? Neden burada ve neden sekreterine telefon etti? İstediği dosyaların içinde ne var?"
Değinmemiz gereken kritik noktaların üstünden geçtiğimde başımı çevirip Karan'a baktım. Gözleri yola kaymıştı ve düşünceli görünüyordu. "Bilmiyorum ama öğrenmemiz gerekiyor. Doktor her ne sebeple buradaysa öğrenmeliyiz. Dosyaları zaten sekreteri polise teslim edecek. Şu an orada gönderdiğim ekipler bulunuyor. Endişelenmemize gerek yok o yüzden."
Önüme dönerken başımı salladım. "Evet, endişelenmemize gerek yok." Gözlerim sokağa dalarken mırıldandım. "Ama yine de doktorla görüşürken sormamız gereken şeylerden biri de babam öldükten sonra ne yaptığı olmalı."
"Neden?" diye sordu düşünceli bir şekilde önüne dönerken.
Başımı çevirip ona baktım. "Neden mi?" Sorgulamasını anlayamazken başımı iki yana salladım. "Nedeni çok açık Karan," dedim yumuşak bir sesle. "Çünkü Doktor babam öldükten sonra ne yaptıysa, nereye gittiyse, neden buraya döndüyse veya neden burada kaldıysa hepsinden bir şey çıkabilir. Onun gibi suçlularla ilgili çok fazla dosya gördüm, okudum. Hepsinde yaptığı şey hakkında sorgulamalar vardı fakat babamın bir arkadaşı bana böyle olmadığını gösterdi."
Başı çevrilirken onunla göz göze geldik, yoldan geçen bir arabanın tekerleklerinin çıkardığı ses ikimizin arasına girerken gözlerimin içine bakakaldı. Sessizlik bir süre asılı kalırken başını hafifçe eğdi. "Sana ne gösterdiğini bilmiyorum ama işe yarayabilecek her şeye bakmalıyız."
"Önceliğimiz bildikleri olmalı," dedim başımı sallayarak. "Adamın istediği her şeyi yapmasına izin veremeyiz, anlatmasına da. Bildiklerini ölçmeliyiz ve bunu kimin istediğini öğrenmeliyiz."
"Asıl mesele de o zaten," dedi başını kaldırırken, gözleri ileriye odaklanmıştı. Konuştuklarımızın onu Hazal'dan uzaklaştırıp uzaklaştırmadığını merak ettim, düşünceleri ona kayıyorsa üzülebileceğini biliyordum. "Kim istediyse yakalamak zor olacak. Böyle davalarda genelde itiraf gelmeden dosyayı kapatamıyoruz. Tanık olsa bile işe yarayan tek kanıt ya itiraf oluyor, ya da yaptığına tanıklık edecek başka bir şey. Şu anda elimizde hiçbir şey yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüzünlü Kalpler
ActionSonbahar sessizliğin kendisiydi. Dökülen yaprakların kokusu etrafa yayılırken esen rüzgârın sesi hüzünlere eşlik ederdi. Sonbaharın şarkısı yaprak hışırdamalarıydı; esen rüzgâr ninnisiydi. Düşen yağmur damlalarının sesleri sonbaharın ölüm şarkısıyd...