Sonunda bitmişti...
Herkes mutluluktan çığlık atıyordu ve bağırıyordu. Herkes kutlama içindeydi. Çok uzun süreden beri ilk defa güldüm. Üstümde bir rahatlama vardı. O sırada fark ettim. Etraf çok güzeldi. Bitkiler, çiçekler, ağaçlar,hayvanlar, böcekler, göller, nehirler.. hepsi parlıyordu... Rengârenk. Bu zamana kadar hep gündüz görüntülerini bitkilerin biliyordum. Bu, harikaydı. Çimenler üstünde bastığım yer parlıyordu. Sonra arkadaşlarımın suratına baktım. Tanrım! Suratımızdaki çiller parlıyordu. Ve ilginç olan bu çillerden sadece yüzünüzde değil bacaklarınızda ve kollarımızda da vardı. Herkes parlıyordu. Theo bana döndü.
Theo: Li... Gözlerin..
Ne vardı ki gözlerimde?
Kiysu: Yemyeşil ve... Çok parlıyor...
Anlamamıştım, bu iyi mi kötü mü?
Lirit: Ee. Bu iyi birşey mi ?..
Theo: İyi mi kötü mü bilmiyorum ama çooooookk havalııııı!!
Lirit: Teşekkür ederim Theo.
Bu konuşmayı Tselmayn bozdu.
Tselmayn: Herşey iyi hoş ama- ... Şimdi napıcaz?
Harika bir soru! Buraya kadar herşeyi planlamıştım. Sonrasını düşünmedim... Sonra hiç düşünüp söyleyeceklerimi tartmadan dedim ki:
Lirit: Ailemizi bulacağız.
_________________________
Moa: İyi de onları nasıl bulacağız? Suratlatını hatırlamıyoruz bile!
Lirit: Sakın ol. Bunları ben de biliyorum. Bakın, bizim klanımızı Omatikaya değil mi? Burada da onlar yaşıyorlar. Yani her yerde olabilirler. Burda değillerse bile, onların dikkatini çekeceğiz. Ama dikkat etmeliyiz. Burda kaçğımız şey insanlar değil. Burdaki hayvanlar vahşi. Birbirimizden ayrılmamalıyız.
Kiysu: Ben kaptım işi.
Tselmayn: Pekâlâ, öyle yapalım.
Biraz dolaştık. Etrafı inceledik. Henüz bir yaratıkla karşılaşmamıştık. Aralardan bazı sesler duymaya başladım. Theo yu yanıma aldım.
Lirit: (el işaretiyle) Birileri bizi izliyor.
Moa: ( el işaretiyle) Duyuyorum.
Theo: ( el işaretiyle) Li korkuyorum.
Lirit: ( el işaretiyle) Korkma canım ben burdayım, ablan burda.
Bizi izleyenleri biraz dinledim. İki kişi konuşuyordu. Bizim yaşlarımıza yakınlardı.
X: Kes şunu Lo'ak! Babama haber vermeden gitmemeliyiz!
Y: Daha gelmelerine çok var. Takip etmeliyiz abi!
X: Hayır! Olmaz Lo'ak.
Y: Şşhh! Duydun mu ?
X: Neyi?
Y: Seslerini..
X: Hayır?.
Y: Çünkü bizi dinliyorlar...
Hass- anladılar. Hemen işaret diliyle bizimkilere söyledim.
Lirit :( el işaretiyle) KOŞUN!!
Ve kovalamaca başladı. Peşimizdelerdi, bizi ağaçların üstünden takip ediyorlardı. Bir anda önümüzü bir na'vi ordusu kesti. Bizim kötü olduğumuzu sancaklardı! Arkaya kaçacakken etrafımızı sardılar. Theo yu kucağıma aldım ve sımsıkı sarıldım. Oklarını bize doğrulttular. Silahları yere attık. En öndeki kadın birşeyler söylemeye başladı. Na'vice biliyordum. Labaratuvarda öğrettiler. Ama anlamamazlıktan geliyordum.
Lirit: Lütfen bırakın gidelim!
Kadın cevapladı " KİMSİNİZ SİZ!? " "Hava insanlarından değiliz!" Dedim.
Öndeki adam atıldı. " Adın ne!? Kimin adamısınız!? " Biz kimsenin adamı değiliz. Sadece evini bulmaya çalışan birkaç genciz o kadar!" Dedim. O esnada gözüm adamın eline kaydı. Hadi canım! Bir avatar! Beş parmaklıydı. Karanlıkta suratı pek seçilmiyordu. Sonra anladım. Bu adam Jake Sully idi. Toruk Makto! Herkes bu adamı bilirdi. Onun ne kadar büyük bir hain olduğunu anlatıp dururladı. Ama bana göre, benim ailemin kurtarmıştı ve doğru olduğuna inandığı şeyi yapmıştı. Sonuç olarak o iyi biriydi.Lirit: Bay sully?
Jake: Adımı nerden biliyorsun!!
Lirit: Elinizi gördüm efendim.
O da benim elime baktı ve çok şaşırdı. Sanınım hava insanı olmadığımızı orada anladı.
Jake: Siz, na'vi siniz..
Tselmayn: Evet bayım ve kim olduğumuzu söylesek dudağınız uçuklar!
Kadın bana yaklaştı. Açıkçası, korkmuştum.
Neytiri: Seni nerden tanıyorum?
Tuhaf bir şekilde sesi sakindi..
Lirit: Çocukluğumu biliyor olabilirsiniz ama ben sizi hatırlamıyorum.
Neytiri: Çocukluğum mu?
Sonra gözü bacağımdaki yara izine kaydı. Şaşkınlık ve endişeyle Jake Sully e döndü.
Neytiri: MaJake! Bacağı!
Bana döndü. Yüzünde endişe vardı. Ömzumdan kuytu beni ve incelemeye başladı.
Neytiri: Bu nasıl oldu?!
Lirit: Doğum izi sanırım. Bilmiyorum.
Kadının gözü doldu. Sonra Theo nun ağlamasını duydum.
Theo: AAAAAAAAA!! BIRAK BENİ!! LİRİİİT!!
Lirit: THEODORE!!
Bizi takip edenlerden biri çocuğu tutmuştu. Ben onun üstüne atladım. Büyük bir kavga ve dövüşten sonra o pis yaralanmıştı, ben daha çok burun kanaması, çizik kol, patlak dudak gibi şeylerle yırtmıştım.
Lirit: KARDEŞİMDEN UZAK DUR SENİ PİSLİK!!!( tıslar )
Neteyam: KES SESİNİ İBLİS! SEN NERDEN BİLECEKSİN KATDEŞLİĞİ!
Lirit: EN AZINDAN YAKALANMADAN İNSANLARI İZLEYEBİLİYORUM !!
Neteyam: ( tıslar ) GİT BURDAN!!
Lo'ak: ABİİ!!
Neteyam: Ben iyiyim
Lirit: ( Theo yu kucağına alarak ağlayan Theo ya sarıldı) Şşhh geçtiii, geçtiii. Bir daha olmayacak. Ağlama canım.
Theo: (Ağlayarak) Lütfen beni bırakma!!
Yüreğim burkulmuştu..
Lirit: Asla tatlım.
Neytiri bana yine döndü. Ona bu kadar yakın durmadım. Jake çocuğun yanına gitti. Çocuk ona baba dedi. Ne dedi?! Baba dedi. Oha . İmakansız. Bu kadar iyi birinin böyle kibirli bir oğlu olamaz! Neytiri bana baktı. Gözünden yaşlar süzülüyordu.
Neytir: Lirit?..
Lirit: Evet bu benim adım.
Neytiri: ( ağlamaya başladı) Ah Lirit! Küçük kızım... Beni hatırlamadın mı?
Çok şaşırmıştım. Bu kadın beni nerden tanıyordu? Yüce anne bana yardım et.
Lirit: Üzgünüm efendim, sizi ilk defa görüyorum.
Neytiri: Ben baban ve annenin arkadaşıyım canım..
Selamm. Yeni bölümü nasıl buldunuz? Elimden geldiğince uzun yazmaya çalışıyorum. Tavsiyelerinizi ve fikirlerinizi bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avatar: The Way Of Life
Teen Fiction~> Küçükken sebebi bilinmez bir yangında ailesinden koparılan Li, yıllar sonra arkadaşlarıyla kaçırıldıkları bu insan üssünden kurtuldu. Ormanda ailesiyle tanışacağından bihaberdi. ~> Neteyam kurgusudur. İyi okumalarr <3