Gözlerimi araladığımda uçsuz bucaksız siyah bir alandaydım. Yavaşça ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Etrafta kimse yoktu. Seslendim.
" Kimse var mı? "
" Beni duyan kimse var mı? "
Hiç ses yoktu. Sonra arkadan bir su damlama sesi duydum. Birkaç damla daha. Suyun damlayışı hızlandı. Ayaklarımın ıslandığını hissettim. Aşağı doğru bakınca damlayan şeyin su değil kan olduğunu gördüm. Bu iğrenç! Kim bilir neyin cesedinden. Kan gittikçe arttı. Bu kadar kan çok fazaydı. Neye bu kadar zarar vermiş olabilirlerdi ki?! Kim yapardı bunu?! Bu bir çeşit katliyam olsa gerek diye düşündüm. Adımlarımı hızlandırdım. Kan dizlerime kadar yükseldi. Hareket etmek gittikçe zorlaşıyordu. Kaçacak bir yer arıyordum ama ne bir giriş ne de bir çıkış vardı... Kan akışı arttı. Çığlıklar atıyordum. Belki biri duyar diye.
" KİMSE VAR MI?!? "
" BENİ DUYAN VAR MI?! "
" LÜTFEN YARDIM EDİN!! "
Hiç bir cevap alamadım. Kan omuzlarıma kadar gelmişti. Sonra arkadan sesler duymaya başladım. İleride Neteyam ı gördüm. Kanın içindeydi. Neler olduğunu anlayamadım. Yüzerek yanına gitmeye çalıştım ama çok uzaktaydı. Bir yandan da ona sesleniyordum. Belki duyar ve bana yaklaşırdı.
Lirit: NETEYAM!! İYİ MİSİN?!?
Yine cevap gelmedi. Sadece kanın oluşturduğu dalgaların birbirine çarpma sesi vardı. Kan boyumu aştı ve bu benim işimi gittikçe zorlaşıyordu. Sonra Neteyam ın konuştuğunu duydum. Simsiyah bir merdivene tutunuyordu. Çıkış yolunu bulmuştu. Yüzerek yanına gitmeyi denedim. Elimi uzattım.
Lirit: NETEYAM YARDIM ET!! LÜTFEN!!
Bir süre sustu. Sonra yavaş ve sert bir sesle konuştu.
Neteyam: Öleceğini bilsem bile seninle gelmem.
Öleceğini bilsem bile seninle gelmem
Öleceğini bilsem bile seninle gelmem
Öleceğini bilsem bile seninle gelmem
Ne?... Ne demek şimdi bu?... Nasıl yani?... Bana bunu söyleyemezdi. Ben, ben ona aşıktım. Bu doğru değil. Bu sadece bir kabus, değil mi?... Birazdan uyanacağım... Sadece bir kabus...
Elimi tutmadı ve merdivenden tırmandı. Ben sadece ardından baktım. Merdiven yukarı doğru gitti ve kayboldu. Ben kanın içinde kaldım. Dalgalar şidettlenmiş, beni yutmaya hazırlanıyordu. Birbirlerine çapraz çarptıkları için bir oraya bir buraya savruluyordum. Sonra iki büyük dalga oluştu. Bu iki dalga oldukça hebetli ve yüksekti. Bense tam ortalarındaydım. Şiddetle birbirlerine yaklaştılar ve büyük bir gürültüyle çarpıştılar. Suyun içinde çırpınıyordum. Tam nefesimi tutamamıştım. Çıkacak bir yer arıyordum ama her yer o kadar kırmızıydı ki kendi elime baktığımda kendimi gri ve mor arası görüyordum. Dalgalar beni en derine götürdü. Üstümdeki basınç beni parçalayacak gibi hissettim. Artık nefesimi tutamıyordum. Dayanacak gücüm kalmamıştı. Kendimi öylece suya bıraktım...
______________________
Boğuk sesler uyanmama yardımcı oldu. Galiba Tsahik çadırındaydım.
?: O iyi mi?!?
?: Bakın, uyanıyor!
?: Li, beni duyuyor musun?
Konuşanların kim olduğunu seçemiyordum.
Lirit: Nerdeyim ben?
Saeyla: Çok şükür yüce anne!
Lirit: Anne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avatar: The Way Of Life
Teen Fiction~> Küçükken sebebi bilinmez bir yangında ailesinden koparılan Li, yıllar sonra arkadaşlarıyla kaçırıldıkları bu insan üssünden kurtuldu. Ormanda ailesiyle tanışacağından bihaberdi. ~> Neteyam kurgusudur. İyi okumalarr <3