Sabah uyandığımda güneş daha yeni doğuyordu. Uyandığımda bir an kendi evimi görmeyi bekledim. Ama orda değildim. Başka biryerdeydim. Evden ayrılmak iyi bir fikir değildi. Asla! Buraya hiç uyum sağlayamazdık. Burası... tuhaf? Ne desem bilmiyorum. Çok farklı bir yer burası...
Çıkıp etrafa bakmaya karar verdim. Geceleri daha esrarengiz görünüyordu. Şu an daha tatlı. İleride biraz ağaçtan oluşan bir orman vardı - orman demeye bin şahit ister - ve burası, belki beni evimde hissettirebilirdi. Sahilde yürürken ileriden sesler duymaya başladım. Oraya doğru ilerledim. Birkaç kişinin kikirdemesini duydum. Kafamı uzatınca Lo'ak ve şu şerifin kızını gördüm. Tsireya mıydı? Neyse işte onlar gülüşüyorlardı. Yanlarına gidecektim ama annem beni kulaklıktan çağırdı ve onları basamadım. Eve varınca kahvaltı ettik. Tam sofradan kalkarken babam bize önemli birşey söyleyeceğini söyledi.
Tsutey: Dur Li, kalkma.
Lirit: Noldu baba?
Tsutey: Beni can kulağıyla dinleyin.
Etnak: Söyle baba.
Tsutey: Sizden her ne olursa olsun sakin kalmanızı ve anlayışlı olmanızı istiyorum. Sorun çıkmasın. Tamam mi?
Lirit: Peki baba...
Kalkıp gittim. Kapıdan çıkarken Kiri geldi.
Kiri: Biz de seni bekliyorduk. Hadi, öğrenmen gereken çok şey var!
Lirit: Tamamen unutmuşum. Hemen geliyorum.
Kiri ile birlikte diğerlerinin bizi beklediği yere gittik. Ekip tam gibiydi taki Aonung gelene kadar. Üff! Lanet şey.
Tsireya: Hadi gel, denizi tanımalısın.
Kanka bu kız fazla kibar gibi. Lo'ak bunun yanında biraz hayvan kalıyor ama...neyse
Aonung: Birileri uyanamamış galiba! Eşek başımıyız biz burda kaç saat oldu seni bekliyoruz!!
Roxto: Dostum yapma!
Lirit: Ağır ol bakalım. Ben kalktığımda ortalıkta hiç biriniz yoktu.
Aonung: At yalanını-
Neteyam: Yeter! Suya girecek miyiz yoksa günlerce bekler miyiz?!?
Göz devirdim ve sustum, Aonung hiç sallamıyordu. Babası şerif diye kesin götü kalkık bunun. Zorba! O esnada gözüm Neteyam a kaydı. O sinirliydi. Genelde gergindir hep ama bu sefer bir farklıydı sanki ama, bilmiyorum.
Suya girdik ve yüzdük. Aksam üstüne kadar yüzdük. Güneş ya yavaştan batmaya başlayınca sudan çıktık. Çıkınca Tsireya benimle konuştu.
Tsireya: Lirit, benimle gelir misin? Sana adamızı gezdirmek isterim.
Bu teklifi reddetseydim babam beni döverdi.
Lirit: Tabi neden olmasın?
Yürümeye başladık ve kendi geçmişlerinden, kültürlerinden, ailelerinden, geleneklerinden, yaşamdan, suyla halkın bağından bahsetti. Dedikleri çok hoş şeylerdi ama bir yandan kafamı karıştırıyordu. Çok detaylı biliyordu. Tsakrem işte ne demezsin. Birlikte meyve topladık. Bir süre sonra ona inanmaya başladım. Yani, ona güvenmeye başladım. Beni evime kadar yolculadı.
Tsireya: İyi aksamlar Lirit!
Lirit: Sana Tsireya.
Bir an durup ona tekrar seslendim.
Lirit: Tsireya dur!
Tsireya: Ne oldu? Bir sorun mu var?
Lirit: Yo, hayır. Sadece, bana Li de. Yakınlarım öyle der.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avatar: The Way Of Life
Teen Fiction~> Küçükken sebebi bilinmez bir yangında ailesinden koparılan Li, yıllar sonra arkadaşlarıyla kaçırıldıkları bu insan üssünden kurtuldu. Ormanda ailesiyle tanışacağından bihaberdi. ~> Neteyam kurgusudur. İyi okumalarr <3