Erken bir saatte kalktım ve üstümü değiştirdim. Birkaç meyve alıp Tsahik çadırına gitti. Bandajlarımı değiştireceklerdi. Seri adımlarla çadıra gittim. Ronal içeride beni bekliyordu. Beni güler yüzle karşıladı.
Ronal: Günaydın Lirit.
Lirit: Günaydın efendim.
Ronal: Çok başın ağrıyor mu?
Lirit: Pek sayılmaz efendim. Ayaklarım da daha iyi. Kendim geldim.
Ronal: İyi olmana sevindim. Gel sargını çıkaralım.
Bandajı yavaşça açtı ve yarama merhem sürdü. Sonra temiz bir bandajla sardı. İşi bitince ona teşekkür ettim ve çadırdan çıkıyordum ki Ronal beni kolumdan tuttu.
Ronal: Lirit, sana birşey sormam gerek.
Lirit: Tabi efendim.
Ronal: Başından geçenleri bize ne zaman anlatacaksın? Birine anlatmazsan kabusların da artacak ve bu delirmene sebep olabilir.
En son birine geçmişimi anlattığımda hayatımın içinden geçmişti. Şu an buna hazır mıyım bilmiyordum.
Lirit: Kendimi toparlamama izin verin. Hepsini anlatacağım. Yani umarım...
Ronal: Peki...
Bana gülümsedi ve gitmeme izin verdi. Hızlı adımlarla koyun oluğu yere ilerledim. Dün Aonung orada olacağını söylemişti. Bir yandan oraya gidiyor bir yandan da Neteyam ı düşünüyordum. Bu gün benimle konuşacağını söylemişti. Ya da ben sadece rüya mı görmüştüm?
Vardığımda Aonung orda değildi. Biraz oturdum ve suya bacaklarımı sarkıttım. Başımdan geçenleri düşünüyordum. Ailemin son zamanlarda bana karşı tutumu değişmişti. Özellikle babamın... Sully ler benimle konuşmuyordu. Oysa söylediklerine göre ellerinde büyümüşüm. Bana olan duygularının bu kadar değişmesi beni çok zorluyordu. Son zamanlarda tükeniyormuş gibi hissediyordum. Sanki gerçekten yetersiz gibi. Sonum yakın gibi... Belkide sadece depresyondur. Değil mi?...
Ben bunları düşünürken yanıma Kiri geldi. Sakince oturdu. Yüzünde ciddi bir ifade vardı.
Lirit: Günaydın Kiri.
Kiri: Günaydın.
Sesi çok monotondu. Sanki bir şey söyleyecek ama söylemeye korkuyor gibiydi. Benden korkması saçmaydı. Ben ona canımı verirdim. Sevecen bir
sesle sordum.Lirit: Kiri, neyin var?
Kiri: Yok birşey.
Lirit: Bana güvenebileceğini biliyorsun.
Kiri: Evet biliyorum.
Lirit: Öyleyse anlat. Dinliyorum.
Korkar haldeydi. Sanki birşeyler gizliyordu ama o kadar gergindi ki. Cinayet işlemiş de açıklayamıyor gibiydi. Derin bir nefes aldı ve suratını tamamen bana döndü.
Kiri: Li, bu anlatacaklarım delice gelebilirm belki aptalca ama sadece beni dinlemeni istiyorum.
Ona iyice odaklandım.
Kiri: Siz buraya gelmeden önce Tsireya bizi Rateng Utrari ye götürmüştü. Yani Metkayina Ruh Ağacı na. Orda ben ağaçta annemi gördüm. Ona sadece sarıldım. Ama sorularımı cevaplamadı. Sonra ben şu altında kriz geçirmişim. Orda olanları kimseye anlatmadım. Ama başka birşey daha vardı. Siz daha o zamanlar gelmediğiniz için birşey demedim ya da umursamadım. Bilmiyorum işte! Ne olduysa ben orda seni gördüm Li. Bir uçaktan düşüyordun. Bir iblis uçağından. Sen yaralıydın. Ama çok fena. Seni tutuyorlardı. Ağzından, burnundan, kulaklarından, hatta gözlerinden bile kan geliyordu. Ben bir duvarın arkasındaydım. Kulaklığın bendeydi. Yanımda Tuk vardı. Sen sonra birşey dedin. Seni tutan adamlardan biri senin bu sözünden sonra sana ateş etti. Bir tek merminin sesini duydum. Sonra baktığımda düşmeden önceki yerinde sadece kan vardı. Her yer kandı. Yukarıdan düşüşünü gördüm. Tam yere gelince bir anda herşey bulanıklaştı. Sonra uyandım zaten. Başka bir zaman da senin ve babanın kavga ettiğini gördüm. Ama dün gece yine bir rüya gördüm. Bir kadın vardı. Bir avatar sürücüsü. Seninle konuşuyordu. Zarif bir gülümsemesi vardı. Onunla aileni izlediğinle ilgili konuştun. Adı şey di galiba Lega? Legi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avatar: The Way Of Life
Teen Fiction~> Küçükken sebebi bilinmez bir yangında ailesinden koparılan Li, yıllar sonra arkadaşlarıyla kaçırıldıkları bu insan üssünden kurtuldu. Ormanda ailesiyle tanışacağından bihaberdi. ~> Neteyam kurgusudur. İyi okumalarr <3