Merabalar.
Keyifli okumalar.
*******************************Harry terleyen avuç işlerini pantolonuna sürterek stresini azaltmaya çalıştı. Birazdan Hermione ile Ron'u görecekti,haftalar sonra ilk kez! Heyecandan eli ayağına dolaşıyordu. "Ne o Potter? Heyecan mı bastı?" Harry kafasıyla onayladı "Hemde nasıl!"
Draco ceketinin kollarını düzeltirken "Kafamın etini yedin gidelim gidelim diye,şimdi ne oldu?" Harry "Bu öyle bir heyecan değil Malfoy! Onları göreceğim için sevinç heyecanı!" diyerek artan kalp atışlarına lanet etti,sanki randevu için heyecanlanıyordu!
Draco anlamış gibi dudak büküp,kol saatini kontrol etti "Hadi Potter,bizi bekliyorlar." Harry heyecandan titreyen bacaklarıyla kalkıp,Draco'nun koluna girdi,birazda destek almak istemişti.
Etraf silikleşip,malikaneden başka bir yere gelirken,etrafına baktı Harry. Bir ormana gelmişlerdi,ancak etrafta kimse yoktu. "Biraz yürüyeceğiz." diyerek yolu işaret etti Draco,önden yürümeye başlamıştı.
Harry onu takip ederken,ormanın içindeki ürkünç sessizlik arasında başka bir ses duymaya başlamıştı. "Nerede kaldı bu sarı gelincik?!" diye söylenen Pansy Parkinson "Güzellik uykusunu alamamıştır kesin." diyerek alay eden Blaise Zabini.
Onlar buradaysa Ron ve Hermione de buralardaydı! Adımlarını hızlandırarak Draco'dan önce devasa ağacın dibinde oturan gençlere gitti. Pansy ayakta dikilirken Blaise kollarını kavuşturmuş,ağaca yaslanmıştı. Hermione ve Ron ise yağan karın altında tek sıcaklık kaynaklarıymış gibi bir birlerine sokulmuş,sıkıca sarılıyorlardı.
"Çocuklar!" Hermione ve Ron sesle kafalarını sevinçle kaldırıp,dağınık saçlı arkadaşlarına baktılar "Harry!" Harry kollarını açarak,ayağa kalkmış olan iki arkadaşına birden sarıldı. İkisi de buz gibiydi,çünkü ne Hermione'de,neden Ron'da bu havada giyecek bir şey vardı.
"Seni çok özledik!" Ron'un bu haftalarda iyice solmuş yüzüne renk gelmişti adeta,zira sesi bile canlanmıştı. "Bu dramınıza içerdeyken devam edersiniz!" diyerek tiksinti dolu bir sesle konuştu Pansy,üçlüye bakıyordu.
Draco ve Blaise ise onun aksine sessizdi,ancak yüzlerinde onunkine yakın bir ifade vardı. Blaise asasını kaldırdı,az önce yaslı olduğu devasa ağaca doğrulttu "Sırrını göster!" Ağaçta desenli bir kapı ortaya çıkarken,hızlıca yürüyerek kapıdan içeri girdi Gümüş üçlü.
Başka çareleri olmayan üçlü ise mecbur peşlerinden girmişti "İncendio." Asasını doğrultup,şömine ateşini yaktı ve yanındaki ikili tekli koltuklardan birisine oturdu Draco,dışarısı çok soğuktu.
Biraz daha sıcağa gelmenin verdiği rahatlamayla derin bir nefes alarak omuzlarını düşürdü Ron,bir an donacak sanmıştı. "Bizi toplama sebebin nedir Draco?" Blaise tek kaşını kaldırırken sağ ayağının bileğini sol dizine yaslayarak oturmuştu.
Draco "Voldrmorta ihanet edeceğim." derken son derece ciddiydi. Blaise ve Pansy donup kalmıştı,ilk kendine gelen Pansy olup "Ne saçmalıyorsun farkında mısın Draco?!" diyerek bağırdı. Blaise ona hak vererek "Pansy haklı Draco!" diyerek gergince oturmaya devam etti. Draco elini alnına götürerek "Son derece ciddiyim,kabul etseniz de,etmeseniz de yapacağım!" diyerek alnına dökülmüş sarı tutamları düzeltti.
Pansy yumruklarını sıkarak "Lord öğrenirse-" diyerek söze başladı,ancak sözü Draco tarafından bölündü "Umurumda değil! Artık bu şekilde yaşayamam!" diyerek ölüm yiyen armasını işaret etti. "Bu aptal işaret yüzünden uykularım kaçıyor Pansy! Vicdan azabı beni kanımı emen vampir misali bitiriyor!" diyerek son günlerde uyumadığının kanıtı olan kızarmış,altıları morarmış gözleriyle ikiliye baktı.
"Lorda hizmet ettiğim sürece bu vicdan azabı peşimi bırakmayacak." diyerek korkulu gözlerini onlara çevirdi "Ve ben bununla yaşayamam!" Pansy ve Blaise Draco'nun kendisine bir şey yapacağı fikriyle bakıştı,Draco asla tam anlamıyla mutlu birisi olmamıştı. Ailesi ne kadar onu bu işlerden uzak tutmaya çalışsa da,Draco yinede her şeyi öğrenmişti. Çocukluktan bununla büyümüş,teyzesi Bellatrix'den işkence ve zorlu eğitim görmüştü.
Pansy derin bir nefes aldı,bu durumdan o da bıkmış,usanmıştı. Ama yapabileceği bir şey olmadığına kendini inandırdığı için bu zamana kadar susmuştu. "Ne yapmayı planlıyorsun?"
Hermione elini arkadaşının yüzündeki yaralarda gezidirdi,taze ve acıyan yaralar Ron'un çilli yüzünü kaplarken Ron,pek umursamamaya çalışıyordu. Bu anı bununla bozmak istemezdi. "Acıyor mu?" Kafasını iki yana salladı gülümserken,Hermione ve Harry pek inanmamıştı.
Harry ise Hermione'nin artık morarmış parmağına baktı "Mione,parmağın-" Hermione parmağını hırkasının uzun kolunun içine sakladı "Sessiz ol Harry!" Harry dudağını ısırdı,arkadaşları çok kötü işkence görmüştü.
Harry Hermione'nin dolan gözlerine baktı,kahve rengi gözleri yaşlarla dolmuştu,taşmak üzereydi. "Herm?" Hermione akan yaşlarını sildi "Yok bir şey, iyiyim." Ron ve Harry inanmazca baktı,kızın ailesini özlediğini,kendilerini görünce de duygu boşalması yaşadığını biliyorlardı. Bir birlerinin her halini biliyorlardı.
Ron genç kızın sağlam elini tutup baş parmağıyla okşadı,elleri buz gibiydi. "Biz buradayız Herm." Harry ona katılarak ikisinin birden elini tuttu "Sonsuza kadar,hep yanında." üçü de gülümsemeye başlamıştı,yine eski Hogwarts yıllarına dönmüş gibi hissediyorlardı.
"Granger!" Hermione kafasını kaldırdı,üçlü ona bakıyordu "Zaman döndürücü nerede?" Hermione gelen soruyla Harry ve Ron'a baktı,ikisinden de onaylayıcı bir bakış alırken "Bağıran baraka'nın yanında,üç adım kuzey ve beş adım doğusunda."
*******************************
Bölüm sonu.
Ne düşünüyorsunuz bakalım?
Adios.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morana
FanfictionFelaket zilleri çalsın,Lord Voldemort kazandı!-Blairon,Pansymione,Drarry Not-Hikaye Va-t'en isimli kurgumla birleşiktir.