Taehyung, kendi odasında yatağın ortasında öylece yatarken tavanı izliyordu. Hiçbir şey yapmak istemiyordu. Hiçlik canlı bir varlık gibi kendisini sarmış ve sıkıyordu. Uzun yıllar boyunca geçim savaşı vermiş bünyesi bu çabasızlık sonucu şoka uğramıştı. Her bir odasını düzenleyebileceği kocaman bir evi, istediğini pişerebileceği dolu bir dolabı ve radyosunu kapıp tembellik edebileceği koca bir bahçesi vardı. Yine de kendisini bir kafese kapatmışlar gibi hissediyordu. Bir liderle evlenirken en azından sürünün omegaları ile ilgilenir diye düşünmüştü. Bunu pek tabi yapabilirdi ama önce ona bir yavru vermeliydi. Elini yavaşça kaldırıp karnının üzerine koydu ve parmaklarını oynattı. Her şeyin anahtarı buradaydı, özgürlüğün de, esaretin de.
"Taehyung"
Kapının tıklatılması ile kapıldığı duygulardan sıyrılan Taehyung kafasını çevirdi. Alfa kapının diğer tarafından kendisine sesleniyordu. Akşam olmuştu ve büyük ihtimalle öğlenden beri öylece uyuyordu.
"Akşam yemeği hazır lütfen bahçeye gel"
Alfa kapıyı açmadan ya da ona daha zorlayıcı bir şeyler söylemeden kapının önünden ayrılmıştı. Kendisinden emin adımları merdivenlerden indiğini duyururken onun da kendisiyle ilgili her şeyi duyduğunu biliyordu. Bu yüzden yerinden kalktı ve çıplak bedenini yataktan çıkardı. Önce banyosuna gidip işlerini halletti ve yüzünü yıkadı. Sanki yokmuş gibi parlak olan aynanın önünde yüzüne baktı. Islak yüzünün ayrıntılarında gözlerini gezdirdi. Farklı göz kapaklarını mı sevmemişti? Ya da gülünce büyük duran ağzını? Saçlarını düz mü kullanmalıydı?
"Kes şunu"
Kafasını eğerek iki yana sallarken parmaklarını saçlarına geçirip arkaya atmış ve odaya ilerlemişti. Koyu gri renkli bir tacı saçlarının arasına geçirmiş ve kalçalarına iç çamaşırını giymişti. Bir süre o şekilde dolaba baktıktan sonra tişört elbisesini hızla kapıp giymiş ve dizlerinin biraz üzerinde bitmesi ve ayrıca rahat olması ile onunla kalmaya karar vermişti. Taehyung sıcağı sevmezdi. Çıplak ayakları ile merdivenleri, alfanın aksine bir kuş edasıyla sessizce inmiş ve boş mutfağa, ona bağlı odaya göz atıp bahçeye açılan kapıdan dışarı adımlamıştı.
"Buzları getireyim"
Namjoon olduğunu bildiği alfanın sofraya yardım ettiğini fark etmişti. Kendisi yokken alfa ile rahatlardı anlaşılan. Dönmesi ile adımlarını durdurması bir olmuştu. Onunla kısa bir süreliğine göz göze gelmişti. Hemen kafasını eğerken onun hareketsizliğini fark eden alfa dönmüştü. Gözleri irileşirken elindeki kaşığı düşürür gibi bırakıp Namjoon'un kolundan tuttuğu gibi onu bahçe kapısına doğru iteklemişti.
"Sen git artık"
Namjoon giderken onu izleyen Taehyung masaya doğru yürümeye başladı. Sarı ışıklarla aydınlatılmış masanın üzeri oldukça sıcak bir görüntüye sahipti.
"Neden gidiyor? Bizimle yiyebilirdi. Görüyorum ki yardımcı da olmuş?"
Taehyung iştahını kabartan yemeklere göz gezdirip sandalyenin arkasını tutarken konuşmuş ve alfayla pek göz göze gelmek istememişti. Rahat davranmak istiyordu ama ona kızgın olduğunu gizleyemezdi.
"Liderine yardımcı olmak sorun olmaz ayrıca ona yeterince karşılığını veriyorum. Eve gidip ailesiyle de lezzetli şeyler yiyebilir, hem sen böyle daha rahat edersin"
"Ben yalnız yaşıyordum Yoongi"
Taehyung herhangi bir alfadan etkilenmiyordu. Sandalyeye yerleşip guruldayan midesini ödüllendirmek istiyordu. Masaya iki elini yerleştirip bakınırken diyecek bir şey bulamayan alfanın afallamasına bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Çiçek | TaeGi
FanfictionAlfa Min Yoongi'nin ipek gibi sarı saçları, porselen gibi bir teni ve kibar bakışları vardı. En azından Omega Taehyung'un ona ilk görüşte aşık olmasına yetecek kadar.