Taehyung yaşıyordu.
Adaya saldırı olduğu zaman onu kurtarmak için Namjoon gelmişti. Diğer omegalarla birlikte onu güvenli bir yere götürmeyi planlıyordu ama ada üzerinde güvenli bir yer kalmamıştı. Son çare bir tekneyle kaçabilen onlarca omega ve alfayla denize açılmaktı. Bunu bir şekilde başarmışlardı üstelik, her ne olursa olsun onlar bu adanın yerlileriydi. Kuytu köşelerini iyi biliyorlardı.
Namjoon geri dönmek istese de kalanlara öncülük edebilecek tek kişi o kalınca Taehyung koluna yapışıp onu bırakmamıştı. Daha doğrusu bırakamamıştı ve Namjoon da buna razı gelmişti. Belki de alfa sadece bu savaşı kazanamayacağını biliyordu. Ada, kalanlar ve Yoongi kaderine terk edilmişti. Herkes kendi kaderine kapılmıştı.
Bazı şeyler kaderseldi. Omega buna inanıyordu. Kendi kocasına kızdığı için eşi olarak Namjoon'u gösterip gönderdiği fotoğraf onların kurtuluşu olmuştu. Taehyung binlerce kilometrelik yolu aşıp kendi sürüsüne, köklerine döndüğünde sürü lideri olarak kalmak istemişti. Alfa Kim, bunu sevecenlikle kabul etmişti. Bir grup hamile omega onlara zarar vermekten çok uzaktı. Böylece Kim Taehyung, sürüyü sürüsüne katmıştı.
Yeniden toparlanma ve yer edinme telaşında kaçabilen herkes gelmeye devam etmişti. Yine kadersel olduğuna inandığı bir mucizeyle Yoongi'nin ona bıraktığı son hediyeyle, karnındaki gerçek Min ile burada kalmıştı. Kötü insanlar etrafında olmayınca oğlu oldukça sağlıklı dünyaya gelmiş ve yine kader bu ya iki sürüye bağlı doğmuştu. Bu beklenmedik kadersel hükümler en sonunda Min sürüsünün ufak bir parçasını güzel kızı, çiçeğinin odasındaki çayırlara göndermişti.
Namjoon'un kendisine olan nazik ilgisi zamanla aşka dönmüştü. Taehyung bunu başından beri bilse de alfasına ihanet edememişti. Yoongi'nin ruhunda bıraktığı yaraların iyileşmesi ve yeniden birini sevebilmesi için onun öldüğünden emin olması gerekiyordu. Ve Min Yoongi ölmemişti.
"Yoongi"
Taehyung savsaklayan adımlarla ona ilerledi. Namjoon, Haneul'ı alıp gözden kaybolurken alfaya yaklaşan Taehyung hıçkırıklarla onun yüzünü tuttu. Öyle içten ağlıyordu ki senelerin özlemi sarılmakla bitmiyordu. Sıkı sıkı sarıldı.
"Ölmemişsin, iki gözümün çiceği"
Yoongi ona sarılırken konuştu. Taehyung hızla kafasını salladı ve onun yanağından öptü. Onunla ayrılmadan önce kavga etmiş bırakıp gideceğinden bahsetmişti. Şimdi ise kavuşmanın verdiği duygusallıkla zırıl zırıl ağlıyordu. Omega biraz sakinledikten sonra onu tuttu ve mahalleye doğru ilerlediler.
"Alfa"
Koskoca ada yıllarca sessizliğe gömüldükten sonra küçücük mahalle cıvıl cıvıl çocuk sesleriyle doluydu. Yoongi kendisine selam verenlere selam veriyor ve tatlı çocukların kafasını okşayarak onlardan enerji alıyordu. Sonunda sürü liderinin evine geldiklerinde derin bir nefes aldı. Bunu nasıl yapacağını biliyor gibi durmuyordu.
"Onunla olman iyi bir tercih"
Taehyung bahçede Haneul ile oynayan Namjoon'a bakarak konuşan Yoongi ile elini yavaşça omzuna koyarak sıktı. Henüz oğlu için gerçekleri öğrenmenin vakti değildi. Yine de alfasına hâlâ onu beklediğini açıklayabilirdi. Yalan söyleyemezdi, Namjoon ile bir hayat kurmuştu ama hepsi Haneul içindi.
"Gerçekler için çok küçük ama o senin oğlun Yoongi. O son gece gerçek bir prense hamile kaldım"
Yoongi'nin göz bebekleri titreyerek kendisine döndü. Bundan etkilendiği belliydi. Uzunca bir süre alfanın neler yaşadığını tahmin bile edemeyecekti. İyileşmeyen yaralar, kötü hali ve gittikçe bembeyaz olması. Taehyung onun için aşırı endişeleniyordu. Üstelik belli etmese de öksürüyor ve yanında iyi hissetmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Çiçek | TaeGi
FanfictionAlfa Min Yoongi'nin ipek gibi sarı saçları, porselen gibi bir teni ve kibar bakışları vardı. En azından Omega Taehyung'un ona ilk görüşte aşık olmasına yetecek kadar.