Yoongi, ellerini belinde birleştirmiş gözlerini adanın kuytusuna demirlemiş teknelere dikmişti. Seomun iflah olmaz bir korsan sevici bir yer haline gelmişti. Bir köy ve halkı kendi topraklarına göz dikenleri nasıl hoşgörü ile karşılar anlamamıştı. Gecenin bir vakti kar şiddetini arttırırken eliyle işaret vermişti.
"Sadece sığınacak yer arıyorlar. Sahile yakın olan o mağara onlar için yeterliydi. Söz verdiler hiçbir şey yapmadan geri gidecekler. Ayrıca Hanji'nin erkek kardeşini öldürürseniz daha büyük korsanlarla savaşmak durumunda kalacağız!"
Yoongi kendisini ikna etmek için konuşan adamın boğazına sarıldı. Kırmızı gözlerinin parlamasının ardından sinirle hırlayarak tırnaklarını geçirdi. Kendi sürü üyelerini öldürmek ona da acı veriyordu ve gittikçe daha az kalan sürü üyeleri yüzünden gücü azalıyordu. Adamın boynunu koparıp falezlerden aşağı attı.
"Öldürün hepsini"
Yoongi'nin alfaları ve kaçak korsanlar arasında bir savaş başladı. Seomun'u yakıp yok edecekti Yoongi, başka türlü anlaşamayacaklardı. Bu öfkeyle gerekli anda saldırmak için aşağı bakıyordu. Yine de becerikli alfaları sayesinde çok sürmeyecekti.
"Sahilleri koruma altına almalıyız. Dediği doğruysa nereden saldırırlar bilmiyoruz"
"Topraklarımızı savunmak hakkımız"
"Buna karşılık vermeyecekleri anlamına gelmez. Bunlar korsan, kanunsuz herifler"
Namjoon'un sözüyle iyice sinirlenen Yoongi arkasına döndü ve teknelerin ateşe verilmesi ile arkasında büyük bir yangın bırakıp ilerlemişti. Köy halkı ile ciddi bir konuşma yapmanın planını kafasında şekillendirirken bir alfanın, dönüşmüş bir alfanın ona koştuğunu gördü.
"Neler oluyor?"
Yoongi önce kurda ardından arkasındaki Namjoon'a bir bakış attı. Biraz sonra dönüşen alfanın yüzüne döndü Yoongi.
"Efendim kızınız"
Yoongi bunu duyduğu an müthiş bir korkuyla geriledi. Kalbi uzun süredir hiç bu kadar hızlanmamıştı.
"Doktor ve sizi çağırmamız emredildi"
Yoongi koşmaya başladı. Bir yandan üzerindekileri çıkardı ve hızlı bir şekilde dönüştü. Kızıl bedeni karanlık ormanın derinliklerinde ağaçları bir rüzgar gibi geçiyordu. O kadar hızlıydı ki ciğerleri yanıyor, gözleri yaşarıyordu. Fırtına onu arkasından itiyor sanki ona destek oluyordu.
"Hana, lütfen"
Yoongi zihninin gerisinde kızı için normalde hiç yapmadığı şekilde Tanrı'ya dua ederken koşmaya devam etti. Sağ tarafında falezlere çarpa çarpa adayı yerinden sökecek gibi duran deniz, sol tarafında ise ucu görünmeyen derin bir karanlık vardı. Namjoon bile arkasında kalmıştı.
Alfa koştu, koştu, koştu.
Ta ki Taehyung'un akıl almaz feryadı iyice hassas olmuş duyularını felç edene kadar. Kurt bedeni savrulmuş ve karda kayarak yuvarlanmıştı. Kulakları korkunç bir acıyla çınlarken yerinde döndü ve öylece kalakaldı. Her şeyi boğuk duyuyor, etrafındaki hiçbir şeyi anlayamıyordu.
"Ne oldu? Ne oldu?"
Kasaba halkı yoğun kar yağışına rağmen caddeyi kalabalıklaştırmaya başladığında alfa yavaş adımlarla ilerledi. Etrafındakiler bir şey söylese de anlamıyordu. Tek duyabildiği bir ağlamaydı. Alfa doktorun evinin önünde dururken içeri giremiyordu.
Çok şiddetli bir acıydı. İçinden kopan ipliğin acısı aklını ve ruhunu alıp boşluğa doğru fırlatmıştı. Bunu tarif edebilecek lisan yoktu. Biraz sonra alfa acı bir inlemenin ardından geceye doğru ulumaya başladı. Bu kurdunun öyle acı bir ulumasıydı ki millerce ötede olan teknelerdeki Min sürüsü üyeleri acı çekmişti. Liderlerinin korkunç talihi yeniden zuhur ettiğinde hepsi derin bir korkuya kapılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Çiçek | TaeGi
أدب الهواةAlfa Min Yoongi'nin ipek gibi sarı saçları, porselen gibi bir teni ve kibar bakışları vardı. En azından Omega Taehyung'un ona ilk görüşte aşık olmasına yetecek kadar.