1
Taehyung, radyosundan yayılan ve içeriye samimi bir hava katan müziğin eşliğinde mutfakta kendisi için bir şeyler hazırlıyordu. Kendi halinde çalan müzik sakinleşmesini sağlıyordu. Koridorun arkasında kalan odaların birinde Ji, diğerinde ise ona hizmet eden omega kalıyordu. Evi, en rahat etmesi gereken alanı, alfası tarafından bozulmuştu ve buna kendisini alıştıran o olmasına rağmen.
"Onun burada ne işi var!"
Taehyung, Yoongi'nin ne zaman yanına geleceğini merak ediyordu. Hoseok, ablasının yanındaydı. Taehyung izin vermişti, ona kendi bildiği şekilde yardım ediyordu. Buna karışmaya hakkı yoktu.
"Ben izin verdim"
"Senin böyle bir hakkın mı var?"
Taehyung, inanamaz şekilde hafif alayla gülerek arkasını döndü. Bu sırada eline bulaşan kremayı yaladı.
"Burası ikimizin evi? Ayrıca sen bana sordun mu onu evime getirirken?"
"Ji senin hayatını kurtardı"
"Minnettarım ama onu istemediğimi söylemiştim! Şimdi senin de onun ziyaretçisine karışmaya hakkın yok"
Taehyung sinirle konuştuktan sonra arkasını döndü. Elleri titrerken bir şeyler yapmaya çalışmak zordu. Yoongi'nin söylenmelerini dinlememek için radyonun sesini yükseltti. Bıkıp usanmıştı bundan. Birkaç saniye sonra ise beklenmedik bir şey olmuştu.
"Beni dinle!"
Yoongi, radyoyu kaptığı gibi mutfak zeminine fırlatıp parçalamıştı. Kendisine verdiği ilk hediyeyi yine kendisi yok etmişti. Yine de bundan da beklenmedik olan şey Taehyung'un irkilerek arkasına döndükten sonra Yoongi'ye okkalı bir tokat atmasıydı. Tokatının sesi evde yankılanmıştı.
"Kendine gel artık"
Taehyung'un sesi titrerken gözleri dolu doluydu. Yıpranmış olan sinirleri onu istemediği şeyler yaptırıyordu. Gözleri yerde dolandı. Bu sırada kafası yana gitmiş olan Yoongi anın etkisiyle birkaç saniye hareket etmemişti.
"İnsanlığını kaybettin"
Yoongi, elini yanağına çıkarıp tutarken gözlerini kendisine kaldırdı. Kirpikleri titriyordu ve göz bebekleri büyümüştü. Bunu ikisi de beklemiyordu.
"Lanet olsun"
Taehyung onu kenara doğru hafifçe itip yanından geçti, ağlarken yukarı çıktı. Bu sırada mutfağın adasına tutunan Yoongi'nin tırnaklarını geçirdiğini ve öfkeden derin nefesler alıp verdiğini duyabiliyordu. Hızla odasına girip kapısını kapattı ve bedenini yatağa bıraktı. Cenin pozisyonu alıp yastığına sarılırken ağlamaktan sarsılan bedeninin sakinlemesini beklemişti.
Ne kadar geçtiğini bilmediği bir zaman diliminden sonra yan odada sesler duymaya başlamıştı. Biraz dinledikten sonra alfanın yine odanın eşyaları ile ilgilendiğini anladı. Zaten onu bu hayatta sakinleştirebilen tek şey buydu. Parmakları altında canlı olduğunu hem kendisine hem babasına kanıtlar şekilde kıpırdanıp duran kızıydı. Taehyung gözlerini yeniden kapattı.
Onunla mutlu bir evlilik yapsa neler olabilirdi diye düşünmeden edemiyordu. Min Yoongi, normal zamanlarda inanılmaz biriydi. Kendisine bitki çayı yapıp karşılıklı içerken ettiği sohbet tadından yenmiyordu. O kadar kitap okumuştu ki kendisine sunduğu bilgi birikimi çok fazlaydı. Birlikte yemek yaptıklarında -ki o deniz ürünlerini bilmezdi- değme aşçılara taş çıkarıyordu. Salonda radyo dinlerken bacaklarına masaj yapıyordu. Yüzüyorlar, konuşuyorlar, gülüyorlardı. Taehyung ona boşuna aşık değildi. Tenine yapışmış o yas kıyafetlerini sıyırdığında sarı saçlı porselen bebeği oynamaya doyamadığı bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Çiçek | TaeGi
FanfictionAlfa Min Yoongi'nin ipek gibi sarı saçları, porselen gibi bir teni ve kibar bakışları vardı. En azından Omega Taehyung'un ona ilk görüşte aşık olmasına yetecek kadar.