1
İyileşmesi biraz zaman aldığı için solgun görünen Ji, ağladığı için yorgun görünen Taehyung ve günlerdir başına gelmeyen kalmayan Yoongi'nin asık suratı ile bir asır gibi süren kahvaltı faslı biteli bir saatten fazla oluyordu. Taehyung çocuğun odasındaki son detaylar ile ilgilenirken Yoongi'nin bugün meşgul olacağını biliyordu. Hyunwoo'nun cenazesi ve sürü büyükleri ile teyzesinin ona neler yapacağıydı. Eminim küplere binecekti.
"Umalım ki yine birilerini öldürmesin"
Taehyung sevgili ormanına bakıp gülümserken karnını okşamıştı. Hava bugün ilk kez sonbahar yağmuruna eşlik edecekti. Kapalı olan ve henüz açmayan havanın göstergesi buydu. Yavaş adımlarla tek tek merdivenleri indi biraz sonra.
"Teşekkürler Sumin, odana çekilebilirsin"
Genç omega onu selamlayıp odasına bir hevesle ilerlerken yorulmuş olduğuna emindi. Ji, kardeşinin verdiği ilaçla yeniden uykuya dalmışa benziyordu. Taehyung salonda dikelmeyi bıraktı ve hızlı adımlarla Yoongi'nin odasına ilerledi. Kalbi heyecanla çarptı.
"Babaya bundan bahsetmek yok"
Taehyung, koridora son bir bakış attıktan sonra Yoongi'nin odasının kapısını kapattı. Derin nefes alıp verdi ve arkasını döndü hemen alfanın masasına ilerledi. Aceleden olsa gerek ellerini sakinleştiremiyordu. Yoongi'nin fark etmemesini umarak çekmeceleri karıştırmaya başladı. Evraklar, evraklar, evraklar. Hepsinde gerekli gereksiz bir sürü şey olmasına karşın bir tane işe yarar şey yoktu. Diğer dolapları karıştırmak için karnını tuttu ve eğildi. Kızı da sanki onun heyecanına katılmış gibi onu tekmeleyip duruyordu.
"Biraz durur musun?"
Yavrusuyla konuşmayı da ihmal etmeyen Taehyung hiçbir şey bulamayınca yüzünü astı. Kasıntı herif altınları bile bir kilitli dolaba saklamamıştı. Her şey alelade ortadaydı. Gerçekten hiçbir şey saklamamıştı. Dudağını sarkıtıp kitaplığa döndü. Uzunca bir süre kitaplara baktı.
"Bir dakika"
Taehyung fark ettiği detay ile heyecanlanmıştı. Sağ alt köşede bir kitap vardı. Diğerleri okunup yerleştirildikten sonra yerinden oynatılmamıştı ama onun hareket ettiği bozulan tozundan belliydi. Uzun parmakları ile uzanıp onu yerinden aldı ve elinde çevirdi. Yanmaktan son anda kurtulduğu hafif kararmış kapağından belliydi. Yoongi'nin sevdiklerinin aksine bir aşk romanıydı. Sayfaları çevirdiğinde aşk sözlerinin altının çizildiği ve ara ara kalpler konduğunu görmüştü. Minhye, romantik bir kadın olmalıydı diye düşünürken durmasına neden olan bir şey oldu. Bir fotoğraf karşısına çıkmıştı.
"Sanırım sensin"
Taehyung, gölgesinde yaşadığı kadını sonunda görebilmişti. Eşinin hâlâ yas tuttuğu ve kimsenin unutmadığı o kişi. Eşsiz bir kıskançlıkla ona baktı. Gür ve uzun saçları vardı. Tipik bir Joseon kadını gibiydi siması ama gamzesi eşsiz bir özellikti. Kibarca gülümsüyor ve kameraya bakıyordu. Yoongi'nin mührü boynuna yakışmış olmalıydı. Bunları düşünürken fotoğrafı yerine koydu. Ama kitap elinden düştü.
"Ne sakarım ama!"
Kimse duymamasını umarak kitabı alırken daha arka sayfalardan bir fotoğraf ucu daha görünmüştü. Kitapla birlikte onu da alan Taehyung doğruldu. Bir kenarı kıvrılmış olan fotoğrafta üç kişi vardı. Kayalıkların hemen önünde çekilmişti. Hepsinin genç haliydi. Henüz kısa olmasına rağmen parlayan sarı saçları ile hayatında gördüğü en güzel gülümsemeyi yapan Yoongi, onun solunda şimdikin aksine uzun siyah saçları olan Jiwoo -Evet, kıdemli olduktan sonra ailesiyle bağını kesmek zorunda kaldığı için bunu kullandığını öğrenmişti- duruyordu. Elleri yine önünde birleşik ve üzerinde bir ceket vardı. Rüzgar olmasına rağmen kafası yanına döndürmüş ve hiç güldüğünü görmediği ama şimdi tanık olduğu gülümsemesi ile Yoongi'ye bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Çiçek | TaeGi
أدب الهواةAlfa Min Yoongi'nin ipek gibi sarı saçları, porselen gibi bir teni ve kibar bakışları vardı. En azından Omega Taehyung'un ona ilk görüşte aşık olmasına yetecek kadar.