defne 3. bölüm

301 16 13
                                    

Ya kimse duyarsa?
Kimse duyamaz...

Toprak gibi sessiz olduğum an bil ki; şimşek gibi gökte gürlüyor feryadım...

       Bugün okul çok yorucu geçmişti. Neyse ki az önce Ali ile olan konuşmamız benk rahatlattırmıştı. Sonuçta okuldan bir arkadaş daha çıkmıştı. Benden sabahki sıra tartışmamız için özür dilemişti.

Evime girdiğimde defneyi tablet oynarken gördüğümde benim şarteller yind gitti. Okul çıkışı tablet oynamasına asla izin vermiyordum. Hele mi ödevleri dururken. Bacağından türtüp bana bakmasını sağladım. Ve işaret dilimle "defne! Sana her zaman okul çıkışı ödevlerini yapmadan önce tablet oynamak yasak demiyormuyum ben ablacım?"

"Ama abla!" Diye cırladı. "Bugün ödevim az. Sadece biraz oynamak istemiştim"

Gözlerimi devirip elimi kaldırdım. Defne işaret dili biliyordu. Benim yüzümden. Benim sayemde değil, benim yüzümden. "Önce ödevlerini yap"

"Üf tamam be" diyip tableti savurdu ve kendi odasına geçti.

Defne daha 6. Sınıf olmakla beraber 12 yaşındaydı. Bazen sanki aramızda 7 yaş yokmuş gibi arkadaşca anlaşabiliyorduk. Ve bu beni çok mutlu ediyordu. Ama bazen de kedi köpek gibi birbirimize giriyorduk.

Dün teyzemlerin evinde kalmıştı. Çünkü onunla yaşıt olan kuzenimiz Elif vardı. En azından onun İstanbul'da bir arkadaşı vardı. Benim o bile yoktu. Yani Ali ve Nisayla arkadaş sayılmazdık sanırım.

Ben de kendi odama girdim. Çantamı kapının kenarına savurdum ve bilgisayarımın başına oturdum. Tumblr'a girdim. Herkes kendi aleminde bir şeyler paylaşıyordu. Benim paylaşacak bir şeyim yoktu. O yüzden bilgisayarı kapattım ve telefonumu aldım. Kardeşime örnek ablalık sergiliyordum ama hiç te öyle değildim.

Zeynep: Alara, okuldan çıktın mı?

Alara: çıktım. Sen napıyon?

Zeynep: annemin gelmesini bekliyorum.

Alara: annen nerede ki?

Zeynep: bilmiyorum, işten çıkmış olması gerekiyordu ama, sanırım bir işi çıktı.

Alara: gelir birazdan ya

Zeynep: aynen.

Alara: yeni bir manitam var!

Zeynep: Ne?

Zeynep: kim?

Alara: metehan

Zeynep: bizim Metehan mı?

Alara: ta kendisi!

Zeynep: hayırlı olsun. İnşallah çok mutlu olursunuz.

Alara: inşallah ya...

Zeynep: Ee var mı başka olay benden sonra?

Alara: yok kız. Ne olsun?

Zeynep: ne bileyim?

Alara: neyse şarjım az knk. Görüşürüz.

Zeynep: görüşürüz. Cnm.

Alara: 😘

Kapı açılma sesi duyduğumda annem mi geldi acaba? Diye düşünerek kapının yanına gittim. Defne ve tanımadığım bir kadın konuşuyorlardı.

"Ah yavrum" dedi kadın beni görünce. "Sen Zeynep olmalısın"

Kafamı aşağı yukarı salladım.

"Geçmiş olsun kızım. Dün annenle ayak üstü biraz konuştuk. Ben Sulatan. Üst katta oturuyorum. Sanırım oğlum Ali ile de arkadaşsınız.

Ali?!

Başımı yine salladım.

"Ne güzel ne güzel" dedi Sultan abla. "Bugün akşam yemeğe davet edicektim ben de size. Hem komşuluğumuz pekişir. Ha bir de, annen yok mu?"

Defneye döndüm. İşaret diliyle "benim söylediklerimj Sultan ablaya söyle" dedim. Başıyla onayladı. "Annemin sanırım bir işi çıktı"

Söylediğimi Sultan ablaya söyledi. "Aa öyle mi yavrum? Tamam o zaman. Gelin siz bize katılın"

"Zahmet olmasın"

Defne tekrar söyledi. "Ne zahmeti yavrum? Israr ediyorum. Hadi gelin"

"Teşekkür ederiz"

"Ne demek evladım. Komşuluk öldü mü?"

Sultan abla, ben ve Defne asansöre binip üst kata çıktık. Ayakkabılarımızı çıkartıp evlerine girdik. "Buyrun yavrum, geçin hemen"

Evleri baya bir genişti. Mutfaklarına girdiğimizde yemek masasında Aliyi gördüm. Küçük bir heyecan bassa da belli ettirmedim. Yani umarım...bir de babası olduğunu düşündüğüm bir adam vardı. Kahverengi gözlü, siyah saçlı ve beyaz tenli. Ali sadece gözlerini annesinden almış, geri kalan tüm özelliklerini de babasından almıştı.

Babası "hoş geldiniz yavrum" dediğinde başımla selam verdim. Defne utanmış olacak ki elimi tuttu. Defneye gülümseyip göz kırptım.

Sonra boş olan sandalyelere oturduk. Aliyle göz göze geldigimdeyse bana gülümsedi. Ben de aynı şekil ona karşılık verdim. "Yeni taşındınız galiba" dedi Ali'nin babası.

Defne benden önce"evet" dedi.

Adam kendini tanıtarak "ben hasan, Ali'nin babasıyım."

İşaret dilimle Defneye "memnun olduğumuzu söyle" dedim.

Daha defne bir şey demeden hasan amca "ne diyor ablan yavrum?" Dedi.

Defne'de "memnun olduğunuzu söyledi" dedi.

Sultan abla yemek masasına tarhana çorbası koydu. Uzun zaman oluyordu yemeyeli. Tabaklarımıza servis edip "afiyet olsun" dedi.

Yemeğimizi yemeye başladık. Hasan amca Ali'nin sırtını sıvazladı. "Okulda Zeybep kızımıza sahip çık. Koru kolla. Onun dili ol" dedi.

Ali babasına onaylayıp "işaret dilini bir öğrensem" dedi.

"Ben sana öğretirim Ali abi" diye atıldı Defene.

Ali gülümseyip "tamam küçük hanım. Bana işaret dilini sen öğret" dedi.

Telefonum çalınca tabii ki de konuşamayacağım için Defneye uzattım. Defne telefonu alıp annemle konuşmaya başladı.

"Efendim anne? Evet. Biz Sultan ablalardayız. Yemek yiyoruz. Hayır o davet etti. Tamam geç kalmayız" dedi.

Telefonu bana geri uzattı.

Sultan abla "keşke annenizi de çağırsaydınız" dedi.

"O yemiş" dedi Defne. "Telefonda öyle söyledi"

...

Yemeğimiz bittiğinde Sultan ablaya sofrayı kaldırması için yardım ettim. Daha sonra annem geç kalmayın dediği için artık biz gidelim dedik ve kendi katımıza inip eve girdik.

"Ooo" dedi annem. "Nasıldı yemekler

"Çok güzeldi" dedim.

"Peki" dedi annem. "Ödevler yapıldı mı?"

Valla ödevim var mı yok mu onu bile bilmiyorum.

"Anne" dedi Defne. "Benim ingilizce ödevim var ama senin yardımına ihtiyacım var"

"Tamam kuşum. Hadi gel Ödevlerini yapalım"

Annemle Defne ödevlerini yaparlarken ben yarın erken kalkabilmek adına odama gidip uyudum.

kimse duyamaz...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin