Kimse duymasın?
Kimse duyamaz..."Sessizlikle cehaleti, sakinlikle kabulü, şevkatle zayıflığı asla karıştırmayın"
İnanılmaz derecede ağrıyan başımı sıradan kaldırmama sebep olan kişi, Nisanın ta kendisiydi. Ve bu benim inanılmaz derecede sinirlerimi bozmuştu.
"Zeynep, hadi kalk be. Ali çağırıyor"
Neden bilmiyorum ama Ali'nin bana ne söyleyeceğini çok merak ediyordum. O yüzden baş ağrısı falan dinlemeden kalktım. Kaşlarımı çatıp kafamı salladım.
"Ne bileyim ben" dedi. "Bir şeyler söylüyecek herhalde. Kantinde şimdi. Hadi sen de in"
Oflaya puflaya sıramdan kalktım ve kantinin yolunu tuttum. Kantine indiğimde Ali'yi gördüm. Elini kaldırıp beni yanına çağırdı.
"Merhaba" dediğinde kafamı salladım.
Oturmamı işaret etti. Ben de oturdum. Önüme bir dido çikolata ve kahve koyduğunda gülümsedim. Ne yapabilirdim ki? Sonuçta işaret dilini bilmiyordu.
O da karşıma oturdu. "Al" bana bir not defteri ve kalem uzattı. Sorarcasına ona baktım. "Yanından ayırma. Ben işaret dilini öğrenene kadar yazarak anlaşalım seninle."
Gülümsedim ve defterime ilk yazıyı yazdım. "Teşekkür ederim Ali. Bunları neden yapıyorsun? Bana neden yardım ediyorsun?
Defteri Ali'ye doğru tutup okumasını sağladım. Kaşları çatıldı. "Çünkü ben sınıftaki diğer insanlar gibi olmak istemiyorum" dedi. "Sana yardım etmek istiyorum"
Kalemle "teşekkür ederim" yazdım.
"Rica ederim" dedi.
Ders zili çaldığında ayağa kalktık ve beraber sınıfa doğru yürümeye başladık. Arkadan biri "hey! Dilsiz kız" diye seslenince içimdeki acıyı boş vererek arkama döndüm.
Arkamızdaki kısa boylu, kısa saçlı tipsiz bir çocuktu. Sanırım yan sınıftandı. Ali kaşlarını çatıp çocuğun yakasına yapıştı. "Ne diyorsun lan sen? Ağazını topla"
"N-ne dedim ya?" Dedi çocuk. "Konuşup konuşamadığını sordum"
"Dilsiz dedin" diye bağırdı Ali. " Kelimelerine dikkat et"
Çocuk son anda pes ederek"tamam ya, Özür dilerim" dedi.
Ali'nin kolundan çekip, gözlerimle gitmemiz için işaret verdim. Ellerini cebine soktu ve sınıfımıza girdik. Benle Ali'yi gören kızlar, yani okulun yarısı bana ters ters bakıyordu. Sanırım bu okulda Ali'yi tanımayan yoktu. O, okulun serserisiymiş. Öyle söylüyorlar.
Gidip Nisanın yanına oturdum. Bir arkamızda da Ali vardı. Nisa kolumu dürtüp "ne konuştunuz?" Dedi.
Yeni defterime " bana bu defteri verdi. Yazarak anlaşacağız" yazdım ve ona gösterdim.
Gülümsedi. "İyi fikirmiş."
Başımı salladım. Hoca daha sınıfa girmediği için sınıf bir hayli gürültülüydü. Arkamdan Ali'nin bana dokunduğunu hissedince arkama döndüm. "Dün bu sıra için tartışmıştık. İstersen beraber oturabiliriz"
Beraber oturmak isterdim tabii ki de ama şimdi Nisayı'da yalnız bırakmak olmazdı. Defterime "isterdim ama Nisayı yalnız bırakmak da istemem" yazdım ve gösterdim.
Başını sallayıp "anlıyorum" dedi.
Hocanın gelmesiyle tüm sınıf sessizleşti. Dersimiz Matematikti. Emekli olmak yerine Öğretmenliği seçmiş olan hoca "Merhaba arkadaşlar" dedi. "Ben Matematikçiyim. Bilirsiniz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kimse duyamaz...
Adventurebabasının ateşler içinde bedenini gören zeynep. artık hiç konuşamaz olmuştur. bakalım zeynep hayatının geri kalanını sessiz bir sekilde nasıl devam ettirecek?