kabus20. bölüm

103 10 1
                                    

Kimse duyamaz...

Bir günde git bana yazdırma,
Yaralarım acıyor be bastırma!

Yaklaşık yarım saat sonra teyzem defneyi bırakmaya geldi. Defneyle amcam sarılıp ayak üstü biraz sohbet ettiler. Daha sonra amcam hizmetcilerden rica etti. Hizmetciler beni ve defneyi odalarımızı gösterdiler. Benim odam kocamandı. Bir sürü de dolaplarım vardı. Buraya gelirken eşya getirmekte yanlış yapmışım. Zaten ihtiyacım olan bütün kıyafetler, takılar...burada vardı. Defnenin odası da aynı şekilde büyüktü.

Odamda uzanıyordum ki kapım çaldı. Doğruldum.

"Zeynep hanım"

Konuşamadığım için gittim ve kapıyı açtım. "Akşam yemeği yiyeceksiniz efendim."

Kafamı sallayıp salona gittim. Defne ve amcam gülüşerek yemek yiyordu. Ben de yanlarına oturduğumda amcam bana gôz kırptı. Sadece gülümsedim. Yemeğimi yemeye başladım. Oysaki canım hiç bir şey istemiyordu.

Ali'yi, annemi özlemiştim. Hem de çok özlemiştim. O 3 gün benim için üç yıl gibi geçecekti. Defne bile bu kadar sakin, annemi özlememiş gibi davranıyordu. Oysa ki benden küçüktü.

Sofradan kalktım. "Ben doydum. Size afiyet olsun"

"Zeybep" dedi amcam. "Hiç bir şey yememişsin fındığınm"

"Doydum amca, uykum var"

Bana bir süre baktıktan sonra "tamam, iyi uykular" dedi.

Gülümseyip odama geçtim. Yatağıma zıbardım. Telefonumu elime aldığımda Ali'den bir ton mesaj geldiğini gördüm.

Ali: Zeynep, okulda muratla konuşmuşsun!

Ali: benim neden haberim yok?

Ali: daha ne kadar benden bir şeyler gizliyiceksin?

Ali: bir şey olduğunda asla bana haber vermiyorsun!

Zeynep: Ali sakin olurmusun?

Zeynep: ben Muratla falan konuşmadım. O geldi bana kahve getirdi.

Ali: bir de kahve mi getirdi?

Zeynep: abartma istersen! Sevgili olduğumuzu bilmiyormuş...

Ali: sence o çocuk benim umrunda mı?

Ali: o zaten cezasını çekicek!

Ali: benim umrumda olan tek şey senin bana haber vermemen!

Zeynep: Ali sen iyimisin? Böyle saçma bir sebepten dolayı benimle kavga mı ediyorsun? Bu ne saçmalık? Sana ne diyicektim? Murat bana kahve getir de onu döv mü diyecektim?

Ali: sadece birinin sana yürümesinden hoşlanmıyorum.

Zeynep: tamam da şu an tartışma sebebimiz iğrenç.

Ali: bana göre iğrenç değil!

Zeynep: senin canın kavga etmek isteyip bahane falan mı buldun?

Ali: delirdin mi Zeynep? Ben seninle neden kavga etmek istiyim?

Zeynep: tamam Ali, iyi geceler.

Telefonumu kapatıp kenara savurdum. Evren benim sinirlerimi bozmak için plan kurmuş gibiydi. Deliriyordum sanırım.

Kendimi yatağa attım. Bir o tarafa bir bu tarafa uyuyamadım. En sonunda bilincim kapanır gibi oldu.

Ormanda ayağıma takılan taşları umursamadan koşuyordum. Ama nereye koştuğumu da bilmiyordum. Yine o baykuş vardı. Benim arkamdan uçarak geliyordu. Sonra bir mezar taşının başına geldim. Taşın üzerinde "Zeynep'in değer verdiği kişi" yazıyordu.

Ankamıyordum. Bu kişi kimdi? Ben kime değer veriyordum. Yaşlı kadın arkamdan gelip mezarın yani benim yanımda durdu.

"Yine elinde çiçekler yok"

Demek burası mezarlıktı. "Yatan kim?" Dedim. Kadın sessiz kaldı.

"Üzerinde yazıyor"

Sertce kadına döndüm. "Kime değer veriyorum!" Diye bağırdım. "Şu kişiyi açık açık söylesen ölürmüsün?"

Kadın gülümsedi. Söylediklerimi hiç umursamıyordu. "Sadece şunu bil, sevdiklerinin kıymetini..."

Derin bir iç çektim. "Ali mi?"

Kadın buruk bir gülümseme gönderdi bana. "Akıllı bir kıza benziyorsun ama...neyse"

Kadına sertce tokat attım. Ama kımıldamadı bile "sen söylemezsen ben kazarım"

Elimle toprağı eşelemeye başladım. Eşeledikçe eşeledim. Ama çok derin kazmışlardı. Tırnaklarımın arasına girmiş olan toprakları umursamadan eşeledim. Tam bir kez daha eşelesem görüyordum ki-

"Zeynep" diye bir ses duydum. "Amcacım, kabus mu görüyorsun?"

Kahretsin!

Uyanmıştım...

Yattığım yerden doğruldum. Amcam bana su uzatıyordu. Suyu alıp sakince içtim. Ne kadar susadığımı şimdi anlıyordum. Ayrıca kan ter içinde kalmıştım.

Bardağı amcama geri uzattım. "İyimisin?" Dedi.

Başımla onayladığımda amcamın elini tutup kalktım. Sabah olmuştu. Hatta öğlen olmuştu. "Hadi" dedi amcam "kahvaltıya"

Kendisi odamdan çıktığında direk duşa girdim. Küveti doldurduktan sonra içine uzandım. O kadar rahatlamıştım ki. Sanki vücudum hafiflemişti. Yarım saat kadar sonra küvetten çıkıp durulandıktan sonra giyindim. Saçlarımı kurulayıp taradım ve kahvaltıya indim.

Defne kahvaltı sofrasında yoktu. Amcamsa sadece çay içiyordu. "Günaydın yeğenim" dediğinde ben dde gülümsedim.

Sofraya oturduğumda "defne nerede?" Yazdım.

"Okula gitti. Ama sen gitmeyeceksin"

"Neden?"

"Terapiye gitmen gerekiyormuş yeğenim. Annen aradı. Bugün terapi gününmüş. Zaten hep ihmal ediyormuşsun"

Doğru ya! Terapi...

"Tamam"

Hiç bir işe yaramayacaktı. Terapi, hiç bir boka yaramayacaktı. Buna adım gibi emindim.

Merhaba canlarımm. Yeni bölüm çok heyecanlı olacak. Şimdiden bildireyim...

kimse duyamaz...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin