ben zaten burada duramayacağım19. bölüm

108 9 3
                                    

Kimse duyamaz...

Siyahı çalan penceremdeyim, gölgeni izleyip her sabah...

    Gördüğüm kabusun etkisyle Ali'ye mesaj attım.

Zeynep: Ali, nerdesin, nasılsın ve ne yapıyorsun?

Ali çevrimiçi...Ali yazıyor...

Ali: evdeyim güzelim. Uzanıyorum sadece. Ne oldu?

Zeynep: bir sorun yok değil mi? Yani iyisin.

Bizim siteye geldiğimde asansöre bindim. Amcamlara gidecektim ama önce bir kaç parça kıyafet almam gerekiyordu.

Ali: bir sorun yok Zeynep. Ne oldu sana?

Zeynep: hiç...sadece merak ettim.

Ali: tamam o zaman.

Ali: nasıl geçti okul?

Zeynep: güzel.

Tam asansörden çıkıyordum ki birine çarpmaml yerimde kaldım. Alnımı ovarken "zeynep" diye ses duydum.

Bu, Ali'nin sesiydi. "İyimisin? Bir yerin acıdı mı?"

"Hayır, hayır" dedim. "Hani sen uzanıyordun?"tabiki de bunları işaret dilimle söylemek zorundaydım.

Elindeki mavi poşeti havaya kaldırdı. "Artık uzanamıyorum.annem çöpü atmamı istedi "

Kafamı salladım. "Bizim eve yemeğe gelsene" dediğinde reddettim.

Elimi kaldırdım. "Ben zaten burada durmayacağım"

"Ne demek bu?"

"Teyzem eve döndü. Amcamlarda kalıcam. 3 gün sonra annem gelecek. Yani ben de geleceğim"

"Komşuluk hayatına 3 gün mola desene"

Dediğinde onayladım.

Daha sonra Ali de bana yardım etti ve bir kaç eşyamı aldım. 5 eşofman 4 kazak, 3 penye, iç çamaşır ayakkabı tamam. Ali ile vedalaştıktan sonra beni arabasıyla amcamlara bıraktı. Yine vedalaştık ve o gitti.

Bense bu koca şato, saray, yalı her neyse, bu koca evin önünde tek başıma kaldım. Amcam çok zengindi. Bunu biliyordum ama bu kadarını da beklemiyordum. Eski evi de gayet büyüktü ama bu, saray gibiydi.

Bahçesindeki uzun demir kapının zilini çaldım. Bir kaç saniye sonra kapı kendiliğinden yana doğru giderek açıldı. Bana doğru kollarını iki yana açmış olan amcama sarılmak istiyorum. Gülümseyerek yanına gidip sarıldım. Babamdan sonda halam, halamdan sonra da amcam. Yani üç kardeşlerdi. Amcam 39-40yaşı arasındaydı . 19 yaşında evlenmiş 23 yaşında karısını kaybetmişti. Bu, onun için çok büyük bir acıydı. Yine de bu acıdan kurtuldu.

"Nasılsın Zeynepciğim?" Dedi beni bırakırken.

"İyiyim changir amca" dedim. "Sen nasılsın?" Changir amcam da işaret dilini biliyordu evet. Benim sülalem biliyordu. Bilmek zorundalardı.

"Ben de iyiyim" dedi. "Seni sadece üç gün misafirim olarak görmem beni üzüyor"

Daha fazla kalmamı istiyirdu. Ama annemi çok özlemiştim. Onunla daha fazla kalamazdım.

"Okuldan geldin, açsındır. Hadi, gir içeriye"

Başımla oanyladığımda mafya kılıklı korumalar kapıyı kapattılar. Evin havuzlu bahçesinden girişe girdiğimizde, iki tane beyaz önlüklü kadın gelip benim çantamı aldımar. Sanırım hizmetcilerdi. Başımla teşekkür ettikten sonra şöminenin yanındaki koltuğa oturdum. Amcam da karşımdaki koltuğa oturdu. Evi o kadar güzel o kadar büyüktü ki anlatamam.

"Nasıl gidiyor okul?"

Amcama baktım. Keskin çene kemikleri, güzel burnu, tıpkı benim ve babam gibi mavi gözleri, beyaz teni ve sarı saçları. Amcama da tıpkı babama benzediğim gibi benziyordum. İkiz gibilerdi. Onu görünce babamı görmüş gibi oluyordum.

Elimi kaldırıp işaret yapmaya başladım. "İyi gidiyor amca. "

"Ama düşük not alma falan demeyeceğim. Arkanda dağ gibi amcan var. Okumasan bile parasızlıktan korkma"

Gülümsedim. "Teşekkür ederim"

Amcam ayağa kalkıp "gel" dedi. "Yemek masasına geçelim. Güzel yemekler hazırlattım"

Ayağa kalktığımda beraber uzun yemek masasına oturduk. Hizmetliler tek tek yemekleri masaya taşıyorlardı. Amcama döndüğümde "kaç tane hizmetcin var?" Dedim.

Gülümsedi. "4 tane kadın hizmetcim. 5 tane korumam. 20 tane evin korumaları. 2 avukatım. 3 şoförüm ve bir çok daha işçi işte."

Açık kalan ağazımı hemen kapattım. Hepsi tek kişiyi, amcama mı bakıyorlardı yani?

Yutkundum.

Yemekleri servis işi de bittiğinde yemeye başladık. "Yengem nasıl?"

"Annem iyi, 3 gün sonra gelecek. "

"Biliyorum, hatırlatma" dediğinde gülüştük. "Peki ya ...teyzen? Teyzen de iyi mi? Eşi çocuğu falan?"

Kaşlarımı çattım. "Teyzem mi?"

Başıyla onayladı "hepsi çok iyiler"

"Güzel"

Dedi. Sofranın geri kalanı sessiz geçti. Birlikte yemeklerimizi yedik. Hizmetçiler sofrayı toplamaya geçtiğinde "iki orta şekerli kahve yapın." Dedi.

Siyah saçlı kadın "hemen, efendim" dediği gibi mutfağa yöneldi.

Amcam orta şekerli içtiğimi unutmamıştı.

Yine şöminenin yanındaki koltuğa oturdum. Ve yine amcam karşımdaki koltuğa oturdu. "Defneciğim gelmeyecek mi?"

Hakikaten, Defne şimdiye gelmesi gerekiyordu. Ama belkide teyzemin biraz işi vardır.

"Gelecek" dedim. "Teyzem birazdan bırakmaya gelir"

"Teyzen mi bırakacak?" Dedi amcam. Kafamı salladım.

"İyi"

Kahvelerimiz geldiğinde kahvemi alıp içmeye başladım. Buna yorgunluk kahvesi demeliydim. O kadar güzel olmuştu ki tadı...sanki yıllardır kahve içiyordum.

Yorum ve oy vermeyi unutmayın. Şimdi hemen diğer bölümü yazmaya başlayacağım. Hareketli bölümlere çok az kaldı. Çoook az!










kimse duyamaz...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin