Parade of Stars | Texting ✓

inci'den (2)

"Bir tane bile düğün fotoğrafı paylaşmamış." diye mırıldanırken sayfayı on saniyede bir olduğu gibi yine yeniledim. Fakat, görünürde yeni bir paylaşım yoktu. "Lal'in evliliğinden bu kadar olur." diyerek telefona yüz üstü bakmaya son verip kafamı yastıkla buluşturdum. Telefon yanımda, yastığın kenarında, kalıyordu ama onu almak yerine tavana bakıp uzun uzadıya düşünmeye başladım. Bu kadar ani bir evliliği yapma sebebi muhtemelen korkularıyla yüzleşmek istememesinden kaynaklanıyordu.

Böyle de olsa hiç değil şu an fotoğraf paylaşması gerekmez miydi?

Düşünce alemine dalıp gittiğim sırada banyonun kapısının açılmasıyla usulca adım seslerinin geldiği yöne baktım. Böylesine bir pozisyonda bakarken yorulacağım kanaatine varınca doğrulup sırtımı yatak başlığına yasladım ve ona "Buradan eve mi gideceksin?" diye sordum.

"Seni ilgilendiriyor mu?" diye asabi bir tavırla karşılık verdiğinde banyodan çıkmadan önce aynaya baktığını anladım. Şu yüzündeki tırnak izlerini her görmesinde huzursuzlanıyordu. Çatık kaşları eşliğinde yerden pantolonunu ve gömleğini alıp doğruldu. Gömleğini yatağının üstüne atarken pantolonunu giyinmeye başladı. Erkekliğinden aldığım bakışlarımı zor bela gözlerine çevirirken "Cesur." dedim. Sesimi duymak istemiyormuşçasına pantolonunun düğmesini ilikleyip ani bir hareketle gömleğini kavradığı sırada "Neden yüzüne bu kadar takıntılısın?" diye sordum.

Gömleğin yatakla olan temasını yavaşça keserken "Sen neden vücuduna o kadar takıntılısın?" diye başka bir soruyla karşılık verdi. "Çok basit, oyunculuktan para kazanıyorum ama senin yüzünün pekte önemi yok." gömleği kollarından geçirme işlemi bitince son söylediğim şeyle kafasını kaldırıp bana baktı.

Sinirlendiğini anlasam da pek üstünde durmadım. Aksine, devam ettim: "Sanki düne kadar her gün magazine demeç veriyormuşsun gibi davranmaya son ver. Kimse için yüzünün bir önemi yok."

"Bir sürtüğün böyle düşünmesi çok normal." deyip hayattaki konumuma dem vurduğunda afalladım. "Sonuçta oturup saatlerce yüzüme bakmıyorsun, iki saat altımda inliyorsun."

"Senden para talep ettim de haberim mi yok?" 'sürtük' benzetmesinin benim için yanlış olduğunu dile getirmek istesem de sanki bunu algılamak istemiyormuş gibi, yüzü için söylediklerime laf atmayı sürdürdü: "Maskeyle gezmek zorunda olmak ne demek hiçbir fikrin var mı? Ben söyleyeyim, yok." düğmelerini yavaş yavaş ilikliyor, bana aralıksız saydırıyordu, "Benimle göz teması kursan yetiyor ama gelmişsin karşımda 'kimse için yüzünün bir önemi yok' diyorsun. Sence herkes sen mi İnci? Herkesin derdi sikişmek mi!"

Bu mesafeden yanaklarındaki çizikleri incelerken "Bunları yapan kadına karşı ilgi duymuşa benziyordun." dedim. Bu ilk günkü mevzuydu. Her çarşamba buluştuğumuz için o günde malum olay sonrası evime gelmişti. Dalgın gözüküyordu, istediğim içkiyi almamıştı. Ona ne olduğunu sorduğumda arada gülümsediğini görmüştüm. Sonra yakınlaştığımız bir esnada lavaboya gitmek istediğini söylemişti. Gitmişti de. Fakat, oradan çıkarken aynı heyecanını koruyamamıştı. Yüzünü fark ettiğinde bana ilk sorusu: 'Bunu niye söylemedin?' olmuştu.

Ben de, biriyle birlikte olduysa veya biri onu dövdüyse, bunun beni ilgilendirmediğini söylemiştim. O yüzden sormadığımı dile getirince de galiba o an, yüzünü gördüğü ilk andan daha çok afallamıştı. Sonuç itibariyle o gecenin sonuna kadar olay akışını anlatıp anlatıp durmuştu. O kadını bulup hapse tıktıracağını söylemişti. Escort olmadığım için olayın bu boyutunu öyle ahım şahım bir dikkatle dinlememiştim. Nasihatte vermeye kalkmamıştım. Biz sadece haftanın bir günü buluşup eğleniyorduk, o kadar. Fazlası ikimiz içinde zarar olurdu.

Az önce konunun yüzüne gelme sebebine gelirsek, çünkü artık huzursuzluğu yatak odama taşınmıştı. Bir türlü bitmek bilmemesi bir yana artması başka bir yanaydı. Mesela sırtındaki sopa izleriyle durum bir tık daha ileri seviyeye gitmişti. Kafasına aldığı darbeyi çoğu kez unutsa da saçına her yapışmamda canı yanıyordu. Bundan rahatsız olduğumu belli etmemeye çalışsam da elimi çektiğim de anlaması kaçınılmaz oluyordu.