street of the dead'e özel - mayıs'tan (üç)

417 46 22
                                    

"Şimdi ben doğru mu anladım?" minik ceketi bebeğimin kollarından geçirdiğim sırada "Baban seni soyadında istemediğini söyledi, sen de hiç bu kararı sorgulamadan 'nasıl istersen' dedin ve gidip arkası sağlam birinin soyadını almak için Devran'a evlenme teklifi ettin?" dedim.

Ceketini sorunsuz giydirmeme izin verdiğinden dolayı ödülünü almak isteyen oğlum, yanağını döndüğünde eğilip sıkıca öptüm. Bu sırada "Öyle olmadı." demişti, Lâl. 

"Nasıl oldu?" diye sorup geri çekilmeye kalktığımda "Biy da." diye bağırdı Bulut. 

Onu öpmeye devam ettiğim vakit Lâl'in homurtularını duydum. "Bütün ilginin kendisinde olmasına bayılıyor." diyordu, oğlum için, "Bence onu askeri bir disiplinle büyütmelisin."

"Böyle iyi." deyip bebeğimi kucağıma aldığımda bana küçük kollarıyla kocaman sarıldı. Şapkamı taksam da henüz maskemi takmadığım için bu kadar rahat birbirimizi sevebiliyorduk. "Ayrıca sen olayı anlatmaya devam edebilirsin, dinliyorum."

"Emin misin?"

"Eminim." 

"Babamın beni soyadında istemediği, doğru ama sorgulamadın kısmına katılmıyorum. Çünkü o saatten sonra sorgulayıp hak aramamın pek bir anlamı olmazdı." soyadını kişinin kendi rızası olmadan kimse değiştiremezdi. Gururu yüzünden bu şeyi kabul etmesi hoşuma gitmezken dudaklarımı araladım ama o benim konuşmama fırsat vermedi: "Babam evleneceğimi duyunca nasıl bir tepki verecek merak ediyorum. Birde Nesrin ve İnci'nin yüz ifadelerini ayrı ayrı görmek istiyorum." 

Konuyu değiştirdiğinde usulca başımı sallayarak "Ben de merak ediyorum." dedim. Konuşmak istemiyorsa veya akıl istemiyorsa hiç verip hem onu hem kendimi geremezdim. "Davetiyeyi ilk hangisine vereceksin?"

İç çekerek "İnci." dedi. 

İnci'nin Devran'a olan hislerinden ziyade bu duruma düşmesine vesile olduğu için böyle diyordu. Üvey kardeş meselesi filan da öfkesinin tuzu biberi olmuştu. Lâl'in düğün planlarını dikkatle dinlemeyi beklerken yanağımda ufak bir baskı hissettim. "Ayye." deyip bir daha dudaklarını bastırdığında gülümsemeden edemedim. "Ayye ayye ayye." diye diye birkaç kez daha öptü. Dünden beri 9 kez öksürük krizine girdiği için bugün hastaneye gidecektik. O yüzden yorulmasını istemedim. Elini tutup okşamaya başladım. Bir süreden sonra yanağımla ilgilenmeyi bırakıp oraya baktı ve başını başıma yasladı.

Uzun bir süre orayı izleyeceğinden emindim. 

Lâl, "Nikah masasında Bulut'ta olacak desene." deyip güldüğünde, çatık kaşlarla ona döndüm.

"O nereden çıktı?"

"Şahidim olacaksın ya," dediğinde daha konuşmasını sürdüremeden başımı olumsuz anlamda salladım. Oturduğu yerde doğrulurken "Söz vermiştin." dedi. "Hatta sadece nikah şahitliğine Türkiye'ye geleceğini söylemiştin." bu o kadar anlık edilen bir sohbetti ki doğru bir şekilde açıklamak için kafamda sözleri toparlamaya çalıştım.

Ne diyebilirdim?

'Ertesi gün manşetlerde gözükmek istemiyorum' mu?

Belki de Altuğ konusundan söz etmem gerekiyordu. Beni magazin sayfalarında görürse muhtemelen bir atak daha geçirebilirdi veya en kötüsü babasının da dediği gibi gerçeği fark edip bana kızabilirdi. Bütün bu olayların hiçbirini yaşamamak adına "Lâl," dedim, sükunetle, "Bulut'un babası belalı biri. O gün düğününe katılabileceğimi söyledim ama eğer gerçekten katılırsam ve benden haberi olursa başıma hiç iyi şeyler gelmeyebilir."

Bir nevi doğru söylüyordum. 'Belalı' kısmı hariç.

"Belalı mı?" sadece o kısma takıldığında başımı usulca salladım. 

Parade of Stars | Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin