Kapının önüne gelmemle durup kocaman bir nefes aldım. Tam şu an kendime saygısızlık yaptığımın farkındaydım. Ama yine de içimdeki ses bu konuyu burada öylece bitirmemem gerektiğini söylüyordu. Belki de sadece yemek masasında yapılacak sohbetin içine etmek için gelmiştim. Bunu düşünürken kafamı onaylarca sallayıp "Kesinlikle konunun Devran'ın yolladığı çiçekler ve hediyelerle ilgisi yok." diye fısıldadım.
Ardından kapıya uzandım, zili çaldım. Burası artık benim evim olmadığı için anahtarımı yanıma almamıştım. Zaten çok kısa süre içerisinde de kesinlikle onu imha edecektim. "Anahtarımı imha edeceğim." kendi kendimi destekler nitelikte konuştuğum sırada açılan kapının ardında gördüğüm kadınla nefesimi tuttum.
Onun burada ne işi vardı?
"Lâl," dedi, bana doğru bir adım gelerek, "Yemeğe başladık, sen istersen git." benim evimden benim soframdan beni kovuyordu. Kısa sürede silkelenip kendime gelirken ben de üstüne doğru bir adım gittim. Akabinde "Devran'ın metresi olduğu için mi bu kadar özgüvenlisin?" dedim.
Bir metresin benimle ikili diyaloğa girmesini münasip görmeyince lafımın üstüne laf söylemesine müsaade etmeden onu ittirerek içeri girdim. Devran'a karşı beslediğim ufak merhamet kırıntıları tuzla buz olmuştu. Salona ilerlediğim esnada çarpan kapıyla Zeynep'in geldiğini anladım. Görüş açımdaki yemek masasının etrafına dizilen insanları üstünkörü izlerken "Herkese merhaba." diye konuştum.
Böylelikle herkesin dikkatini çekebilmiştim. Masayı daha fazla süzmektense ilerleyeceğim vakitlerde Zeynep yanımda yerini alıp ilerlemem için işaret verdi. Sinirlerim bozulduğu için "Fahişe." diye ağzımın içinde konuşup masaya yürüdüm. O da peşimden geliyordu. Devran'ın başta oturduğu masada geçip yanındaki sandalyeyi çekecekken buranın zaten dolu olduğunu gördüm. "Orada ben oturuyorum." diyen Zeynep'le "Öyle mi?" dedim.
Ardından çokta umursamadığımı anlasın diye tabağıyla bardağını tutup yere bıraktım. Devran hemen ayağa kalkıp "Geleceğini bilmiyordum." diye konuşunca "Ben de bu orospuyu çağıracağını bilmiyordum." diye yanıtladım.
Zeynep yerdekilere eğilecekken son duyduğu şeylerle doğrulup bana baktı, "Orospu mu?"
"Değil misin?" dememle kolumu tutan Devran ilgimi çekti. "Orospu değil mi?" diye ona döndüm. "Evli adamın yanında oturmuş ona eşlik ediyor. Kibarlaştırıp escort mu deseydim?"
"Bunları sonra konuşalım." derken gözlerime yalvaran bir ifadeyle bakmayı sürdürdü. Yeni ortaklarının yanında kötü bir duruma düşmek istemediğini anlayınca tebessüm ettim ve "Bunun için önce sevgilini buradan yolla." dedim.
Ne diyeceğini veya nasıl davranacağını umursamadan gözümü diktiğim sandalyenin sırtına kabanımı ve çantamı yerleştirdim. Sonrada geçip oturdum. Önüm temiz olsa da "Birini çağır buraları temizlesin." dedim, sonra dayanamayıp arkama yaslanırken "Camları da açsınlar burası metres kokuyor." diye konuştum.
Zeynep'in sesini duyar gibi olmuştum ama kısa sürede Devran'ın müdahalesiyle susmuştu. Onlar masanın etrafından geçip askılığa giderken ben kocamın ortaklarında göz gezdirdim. Hepsi alık alık bakıyordu. Biri hariç, onun yüzü gözü şekilde şekile giriyordu. Diğerlerini işaret ederek "Bunlar Türk değil, değil mi?" diye konuştuğumda "Değil." dedi, adam.
"İngilizce biliyorlar mı?"
Başını sallayınca "Hello, my ex-husband's new partners." "Merhaba, eski kocamın yeni ortakları." diyerek onlara döndüm. Kendimi de tanıtır nitelikte bir cümle kurduğum için biraz duraksasalar da kısa sürede başlarını salladılar. "Devran's persuasive ability is very high. I can half guess how he convinced you." "Devran'ın ikna kabiliyeti çok yüksektir. Sizi nasıl ikna ettiğini az buçuk tahmin edebiliyorum." devam edeceğim sırada bugüne özel tutulan çalışan önümü temizlemeye başlayınca bir an için ona baktım sonra Zeynep'i zor bela evden çıkartan kocama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parade of Stars | Texting ✓
RomanceSiz: *Ses "Neymiş efendim? Her sene olduğu gibi bu sene de oyuncu seçmeleriniz başlamışmış. Bok başladı. Biz sanki torpille alacağınızı bilmiyoruz" Siz: *Ses "Hayır bir de sizdeki yüzsüzlük, şaka mı? Sanki hâlâ başvuran varmış gibi 'başvurular başla...