Parade of Stars | Texting ✓

kırk altı

"Bulut'un senden olmadığına inanıyor musun?" diye sorduğumda gözlerini daha sıkı kapayarak uyuyor taklidi yapmayı sürdürdü. Bakışlarımı koca salonda gezdirirken "Mayıs öyle biri değil." dedim. "Demek istediğim," iç çekip yine ona baktım. "Senden olmayan bir çocuğa 'babası sensin' demez. Onların bir baba figürüne ihtiyaçları yoktu. Anne oğul çok güzel yaşıyorlardı."

Çenesinin titrediğini anbean görünce duraksadım. Sabah onu bu halde burada fark edince ilk yanına gelip gelmeme konusunda kararsız kalmıştım ama sonra her şeye rağmen Mayıs hakkında kötü konuşulması veya düşünülmesi hoşuma gitmediği için Altuğ'la konuşmak istemiştim. Sonuç olarak, ben konuşuyordum o görselde uyuyordu.

"Altuğ," dediğim esnada merdivenden gelen seslerle konuşmayı bıraktım. "Ne haliniz varsa görün." diye diye mutfağa geçeceğim sırada "DNA testinde 'ebeveynlik yönünden bağ bulunamamaktır' yazıyordu." diye fısıldayan Altuğ'la olduğum yerde kaldım. Hâlâ gözleri kapalıydı ve hâlâ üzgün gözüyordu. "Buna rağmen yanlarında kalmak istediğimde olay çıkarttı."

"Belki de o teste inanmana kırılmıştır." 

Gözlerini aralayıp "DNA testinin sonucunun bize doğruyu göstereceğini söyleyen oydu." dedi. Ardından bana bakarken "Ben neye inanmalıydım?" diye sordu. "Hangi söylediğine? Belki de Bulut konusunu itiraf etmeye çekindi, onu her şeye rağmen anlamaya çalıştım. Anladım da, sonuçta üç yıldır görüşmüyorduk. Böyle bir yalanla gelse de 'tamam' dedim. 'Önemi yok' ama o ne yaptı? Kavga çıkardı."

"Niye çıkardı?"

"Bulut'tan bu kadar çabuk vazgeçtiğim içinmiş."

"Haksız mı?" diye sorduğumda bir müddet boşluğa bakar gibi baktı, sonra bakışlarını kaçırarak "Bilmiyorum." dedi. Ona bir şeyler daha söylemek adına dudaklarımı araladığım sırada "Ne oluyor burada?" diye sorarak sohbete dahil oldu Devran. "Onun aklını mı karıştırıyorsun?"

"Sen yeterince manipüle etmişsin, bana ne gerek var." diye konuştuğumda "Ben sadece durumu özetledim." dedi. İlk gece Altuğ'u rahat bıraksa da dün ben sete gittiğimde işe gitmeyip evde kalmasından dün birçok şeyi hallettiğini anlıyordum. O 'durumu özetlemek' olarak bahsetse de Altuğ'un halinden daha fazlası olduğu belli oluyordu.

"Bence Mayıs'a gitmelisin." dediğim gibi Devran uyarı dolu bir edayla "Lâl," dedi. "Bu konuya dahil olmasan mı? Hiç akla yatkın söylemlerin yok. Arkadaşının saadedi için neden benim arkadaşım kendini ateşe atıyor?"

Devran'a dönerek şüphesiz "Senden çocuk yapmayacağım." dedim. İlk işimde spiral taktırmak olacaktı. O kadar radikal kararları vardı ki bir canlı dünyaya getirip 'al bu senin baban' demeye çekiniyordum. Kaşları çatılınca "Sen böyle konuştukça ne olacak sanıyordun?" diye sordum. "Dört aya boşanacağız haberin olsun."

"Ayrılmak için bahane arıyor." diye araya reklam gibi giren Altuğ'la ikimiz de ona baktık. Dalgın bir ifadeyle bizi izlerken ikimizin de ona dönmesiyle şaşırdı. Devran'a "Mayıs, kavga çıkarttığı için 'ayrılmak için bahane aramış' dememiş miydin?" dediğinde, Saygıner'in belli belirsiz başını sallamasıyla konuşmasına kaldığı yerden devam etti: "Şimdi Lâl'de bahane arıyor. Bence seni en başından beri terk etmeyi aklına koymuştu. Baksana, evlendiğiniz gece aldatmadı mı seni? Nasıl affettiğini hâlâ aklım almıyor. Adam yanındaki eve taşınmış hâlâ görmezden geliyorsun. İlla gözünün önünde birlikte olmaları mı gerekiyor? Kaçacaklar belli."

Devran "Sözlerine dikkat et." diye uyarsa da omuz silkmekle yetindi. Altuğ'un sözleri Devran'ın karamsarlığıyla eş değer olduğu için kollarımı göğsümün altında birleştirip kocama döndüm. Ardından "Yalan mı söylüyor? Kaçacağız, belli." dememle Devran hızla bana baktı. "Buna niye bu kadar şaşırıyorsun aklım almıyor. Başından beri ne olduğum da belliydi hani. Bence sen aptal gibi takılmayı tercih ettiğin için kendini suçla." geçen günkü "Suç Altuğ'da" söylemine göndermeye yaptığım esnada çenesi kasıldı. İki taraftan üstüne gitmemizi kaldıramamış olacak ki bir adım geri gidip "Ne konuşuyorsanız konuşun." dedi. Akabinde durmaksızın mutfağa ilerledi.