"Babamız şimdi gelir," derken Bulut'un mamasını kaşıkladım ve dudaklarına götürdüm. Hastanenin yakınında bulunan oldukça lüks bir restoranda oturmuş, Altuğ'u bekliyorduk. Tamı tamına bir hafta önce yaptırdığımız DNA testinin sonucunu almaya gitmişti. Aslında Bulut'la peşinden gitmeye yeltenmiştim ama ısrarla oturmamı söylemişti. 'Hava soğuk, bebeğimiz üşür' deyince çokta sorgulamamıştım.
Hatıralarıma düşen 'bebeğimiz' kelimesiyle hafifçe dudağımı ısırdım ve yemeği reddeden oğluma bakarken "Baban sana alışıyor, bir tanem." dedim. O kıskançlığı yavaş yavaş geçecekti, sonra da gerçek bir aile olacaktık. Bulut'ta Altuğ'u zamanla çok severdi, hiç şüphem yoktu. "Çok iyi bir ikili olacaksınız." diye konuştuğum sırada kaşığı tekrar dudaklarına değdirdim ama ısrarla ağzını kapalı tuttu. Sonunda ellerini kaldırıp kaşığı ittirdiğinde maması çenesine bulaştı. "Benim minik yaramaz oğlum..." diye mırıldanıp uzanıp elini sıkıca öptüm ve kaşığı masaya gelişigüzel bıraktım.
Önüme düşen saçlarımı geriye iterken "Ay gibi olan tenimiz mi pislenmiş bizim?" diyerek tabağımın kenarına koydukları peçeteyi aldım ve oğlumu temizlemeye başladım. Şu an bu restoranda bebeğiyle oturan tek kadın olduğum için ara sıra insanların bakışlarına maruz kalsam da pek umursamıyordum. "Şuna bak, bal bal." deyip peçeyi masaya bıraktım ve her geçen gün daha da yakışıklı olan oğlumu sıkıca öptüm. "Tipine güvenip ileride hiçbir kızın canını yakmıyorsun, ona göre." burnundan da öptüğüm esnada neşeli mırıltılar çıkarmaya başladı.
Onunla konuşmaya devam etmek amaçlı dudaklarımı araladığım sırada duyduğum kahkaha sesleriyle kaşlarım çatıldı, o tarafa baktım. Bir kadın restoranın bir köşesinde önüne çöken erkek arkadaşına ve elindeki yüzüğüne bakıp deli gibi gülüyordu. Evlenme teklifini kabul ettiğinde biraz daha gülüştüler ve ardından sarıldılar. "Baban henüz bana evlenme teklifi etmedi." dedim, dalgın bir ifadeyle, "Neyi bekliyor anlamıyorum ki." buruk bir edayla önüme döneceğim vakit gördüğüm suretlerle duraksadım. Lâl ve eşi, az ilerimdeki masamda karşılıklı oturuyorlardı.
"Gerçi eşi de olmayabilir." beni ilgilendirmediğine karar verip omuz silkerek oğluma döndüm. "Benim aşkım nasıl? Mutlu mu?" diyerek yanaklarını tuttuğumda gülmeye başladı. "Benim biricik bebeğim, canım oğlum," dudaklarımı alnına bastırdığım sırada "Hadi gidelim." diye duyduğum sesle arkama baktım. Altuğ, masanın başından bize bakıyordu ve oldukça tedirgin gözüküyordu.
Elleri dikkatimi çekince "DNA testi nerede?" diye sordum.
"Henüz çıkmamış." deyip Bulut'un yanına ilerledi. Onun arabasının başında durduğu gibi "Hadi," dedi, bir an önce buradan çıkmak istiyormuşçasına, "Evde daha verimli vakit geçiririz."
Arabayı sürmeye kalktığında puseti kenarını tutmak suretiyle ona engel oldum. "Bir şey olmuş, ne oldu?" dediğimde "Hiçbir şey olmadı." diye karşılık verdi. Ardından bir kez daha arabayı sürmeye yeltendiği esnada ceketinin cebinden sarkan kağıdı fark ettim. Puseti tutmayı bırakıp ayağa kalktım ve kağıdı kaptığım gibi açtım. "Mayıs," dedi, buruşturduğu kağıdı elimden kurtarmaya çalışırken, "Onu bana verir misin?"
"DNA testi, değil mi bu?" deyip kağıdın üstündeki yazıları okumaya başladım. Öylesine çok müdahale ediyordu ki devamlı etrafımda dönmek zorunda kalıyordum. Sonunda son da yazan "Altuğ Yetkiner ve Bulut Yetkiner arasında, ebeveynlik yönünde ilişki bulunmamaktadır." yazısını okuyunca olduğum yerde kaldım. Doğru mu okudum diye bir kez daha yazılanları kontrol ettiğim sırada "Bu testin hiçbir önemi yok." dedi, Altuğ. "Ben ona her türlü babalık yapabilirim. Yeter ki benimle kal."
Şaşkınlıktan dudaklarım aralanırken ona baktım. Gayet kendinden emin gözüküyordu ama hiç testi sorgulamaması yavaştan canımı sıkmaya başlamıştı. Gözlerim, ben istemden, dolunca bakışlarımı kaçırarak "Ne doğru bir adam seçmişim." diye fısıldadım. Duyduğunu bildiğim içinse devam ettim, "Şu an bile başkasından çocuk yapsam, kabul eder."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parade of Stars | Texting ✓
RomanceSiz: *Ses "Neymiş efendim? Her sene olduğu gibi bu sene de oyuncu seçmeleriniz başlamışmış. Bok başladı. Biz sanki torpille alacağınızı bilmiyoruz" Siz: *Ses "Hayır bir de sizdeki yüzsüzlük, şaka mı? Sanki hâlâ başvuran varmış gibi 'başvurular başla...