3 Ay Sonra
“Annem canlarım iyi misiniz hıı?” Sağ elimle hafif çıkan karnımı okşadım. Yatak odasından çıktım ve balkona geçtim. Mis gibi havayı içime çektim. Amine Annemin vefatından ve Alp’in kaybolmasının üstünden 3 ay geçmişti. Amine Annemi vasiyeti üzerine Ankara’ya Mehmet babamın ve Güneşin yanına gömmüştüm. Her gün Albala’yı arıyordum ama hep aynı cevap “ Gelişme yok Hanzade. Bulamıyoruz.”
Günlerce ağladım. Aç mı, tok mu, su veriyorlar mı işgence gördü mü ki en önemlisi yaşıyor mu? Bu sorular başımı yiyip duruyordu.
Her gün askeriyeye elimden geldiğince gidiyordum belki gelmiştir diye. Artık herkes onun şehit olduğuna inanıyorlardı ama ben inanmıyordum.
Dün aramıştım ama bugün de arayacaktım. Sol elimdeki telefonu açıp rehbere girdim ve Aybala’yı aradım. Birkaç çalıştan sonra sesini duydum.
“Efendim Hanzade?”
“Selamun aleyküm Aybala. Nasılsın?’
“İyiyim, sen nasılsın? Bəbişler nasıl?”
“Elhamdülillah iyiyim bende.” Güldüm. Aybala müsait olduğu her zaman yanıma gəlirdi. Ve bebeklerimi çok seviyordu. ‘Bir an önce doğsunlar ben onları mıncıracağım!’ diyordu. “Onlar da iyi çok şükür. Seni özlemişler öyle dediler.”
Gülme sesi geldi. “Bende özledim yeğenlerimi yarın geleceğim inşaAllah.”
“Aybala, bir haber var mı?”
Derince bir nefes aldı. “Malesef yok Hanzade. Tim, Komanda herkes arıyor ama şuan bir gelişme yok. Az kaldı bulacağız sen merak etme. Kendine iyi bakmalısın.”
“Tamam Aybala. Çok sağol. Yarın gel bekliyorum. Ben tutmayayım seni. Allah’a emanet ol.”
“Tamam canım sende Allah’a emanet ol. Yarın görüşürüz “
Balkondan salona geçtim bu aralar ağrılarım çok oluyordu. Kendini belli karnım vardı artık. İkiz bebeklerim. Cinsiyetlerini öğrenmek istememiştim Alp ile beraber öğrenmek istiyordum. Ben inanıyorum o gelecek beni ve çocuklarını yalnız bırakmayacak.
İki gün önce izne ayrılmıştım. Doğumum riskiydi ve bunun sonucunda 2 ay erken doğum izni vermişlerdi.
Paytak paytak mutfağa doğru yürüdüm. Çok fazla bel ağrım vardı. 5 ay sonra doğumum vardı. Bu yüzden erken doğum riskine karşı çok dikkatli hareket ediyordum. 3. Ayımda ağrım tutmuştu ve doktorum bu gebeliğin çok riskli ve doğumunda çok zor olacağını söylemişti.
Dolaptan aldığım pastayı kesip bir tabağa koyup mutfak masasında yemeğe başladım. Dün çok canım çekmişti ve kendim çikolatalı pasta yapmıştım.
Mutfağı da topladıktan sonra salona geçtim. Telefondan kuran sesi açtım ve koltuğa uzanıp dinledim hem ben ve bebeklerim.
~
4 Ay Sonra
Sabah telefonumun sesine uyanmıştım. Ayşegül aramıştı. Ağlıyordu ama sinirden Hakan sürekli kızları Ümeyra ile ilgileniyormuş kendisi ile ilgilenmiyormuş. Gülmüştüm onun bu hallerine. 3 aylıktı Ümeyra. Çok şirindi. Doğduğu zaman gitmiştim ziyarete. Bu kadar ay da Tuğra ve Elçin nişanlanmıştı. Yurt dışı olduğu için gidememiştim ama görüntülü konuşmuştuk.
Tuğra ilk gittiği zaman yurt dışına Elçin ile otopark kavgası yaşamışlar. O günden sonra sık sık karşılaşmışlar ve zamanla birbirlerini sevmişler. Birkaç ay önce yanıma gelmişlerdi. Tuğra ve Elçin ne olursa olsun onlara haber etmemi söylemişti ve nasıl tanıştıklarını ise Elçin anlatmıştı bana.
Şuan salonda ayaklarımı sehpaya uzatmış oturuyordum ve bir yandan da salatalık turşusu yiyordum. Karnım bayağı büyümüştü. Dün yine aramıştım Aybala’yı ve çok yaklaştıklarını söylemişti. Gece mutluluktan pek uyuyamamıştım.
Telefonun çalmasıyla turşu şişesini elimden bıraktım. Aybala arıyordu. Hemen açtım.
“Aybala...”
“Hanzade... Bulduk ama şuan hastanede.”
Bu iki cümleyi aylarca duymayı bekledim. “ Hanzade bulduk.”
Ne ara ve nasıl hazırlandığını bilmiyordum. Yarım saat içinde hastaneye gelmiştim.
~
“Aybala!”
Beni görünce koşarak yanıma geldi.
“Hanzade dikkat et.”
“Nerede? Nasıl?”
“Ameliyata aldılar. Durumu biraz ağırmış. Ama iyi olacak merak etme.”
Göz yaşlarım gideceği yeri biliyormuş gibi aktı.
~
2 saattir ameliyattaydı Alp’im. Tim ve Aybala buradaydı İsmet Albay da buradaydı ama Üsleri çağırmıştı o yüzden gitmek zorunda kaldı. Ameliyathanenin kapının açılmasıyla oturduğum yerden yavaşça kalktım.
“Doktor durumu nasıl?”
“Gözünüz aydın, hastanın ameliyatı iyi geçti ama tedbir amaçlı olarak yoğun bakıma alacağız. Ağır yaralar almış.
Herkesten mutluluk nidaları yükseliyordu. Hamd olsun Alemlerin rabbi olan Allah’a.
Aybala ya sarıldığım sırada karnıma ağrı girdi. Gittikçe ağrı arttı.
“Ah! Bebeklerim aahh! Aybala yardım et! Aaaa!”
“ Doktor! Doktor! Ağrısı var! Sancısı geldi! Çabuk çabuk!”
Hemen beni sedyeye yatırdılar. Ve ameliyata aldılar. Ben ameliyat olurken bir rüya gördüm. Annem ve Amine Anne ikisinin de sağ ve sol ellerinde biri kız diğeri erkek 3 yaşlarında iki çocukm vardı. Ve bana gülümsüyorlardı.
Alp’ den
Aylar Öncesi
Gece telefonumun sesine uyandım. Gözümün nuruna baktığımda çok güzel uyuyordu. Telefonu aldım ve mutfağa geçtim. Albay arıyordu.
“Buyrun Komutanım.”
“Albayrak peşinde olduğumuz Topal lakaplı Hikmet Şan ve adamları 10 dk önce Suriye sınırına giriş yaptılar. Acilen toplanmanız lazım. Bu sefer o iti getirin aslanım buraya.”
“Emredersiniz Komutanım!”
Telefonu kapatıp önce anneme bir baktım. İyiydi ve uyuyordu. Sonra gözümün nuruna gidip baktım o da uyuyordu. Hemen üzerimi değiştirdim. Belime silahımı alacağım sıra komodindeki saatimi düşürdüm.
“A-alp?”
Gözümün nuru, uykulu bir şekilde kafasını yastıktan kaldırmış bana bakıyordu.
Aferin sana!
“Hanzadem?”
Yatakta otururdu. “Neden bir yere gidecekmiş gibi giyindin ki?” Telefonundan saate baktı. “ Saat 3.”
Yatağa oturdum. “Hanzadem acil bir göreve gitmeliyim.”
“Aa tamam o zaman birşeyler ye aç gitme.”
“Yok aç değilim. Hadi sen uykunu bölme uyu.”
“Tamam.” Dedikten sonra yatağın üzerinden uzanıp yanağıma tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı. Bende onun alnından öptüm.
~
Kerem “Komutanım Topal kaçıyor!”
Bana doğru gelen iki teröristi öldürdükten sonra “O it bende. Siz bunları halledin.”dedim. Ve hemen Topalın peşinden gittim.
“Lan it bir Türk’e silah doğrulayacak kadar madem cesursun ne diye kaçıyorsun şerefsiz!”
Çocuklardan bayağı uzaklaşmıştım.
Bir iki el daha çok korkutmak için ona çok yakın bir yere ateş ettim. Çok geçmeden etrafımı iki düzine kadar terörist sardı. Sonra karşıma Topal çıktı.
Haysiyetsiz haysiyetsiz güldü.
İyice yaklaştı. Ben elimde silahım ile onu nişan almıştım. “Ne o Türk askeri! Şimdi de artistik tasla da görelim bakalım!”
“Ulan şerefsiz benden bu kadar daha doğrusu bir Türk askerinden bu kadar korktuğunu bilmiyordum.” Kahkaha atmaktan kendimi alı koyamadım.
“Siz Türklerden mi korkacağım lan ben?!”
Elim tetikte hâlâ onu nişan almış vaziyetteydim. “Aynen öyle!” Ona tehdit amaçlı koluna bir kurşun sıktım.
“Ahh! Sen... Tutun lan şunu!”
Bana doğru gelen iki teröristinden birine yumruk attıktan sonra kolunu büküp bana sırtını dönmesini sağladım ve ardından boynunu kırdım ve bana gelen diğer teröriste doğru fırlattım. Silahımı alacağım sıra başımda çok kötü bir ağrı hissettim ardından gözlerim kapandı.
~
Çok uzun zamandır burada tutuluyorduö. Birçok işgence uygulamışlardı. Sağ göğsümde bıçak yarası vardı. Bir keresinde Türk Bayrağına hakaret eden bir iyi boğarak öldürmüştüm ve diğer bir it bana bıçakla saldırdığı sıra olmuştu bu yara. İki gündür de ne yemek yiyordum ne de su içiyordum.
Hanzadem, annem... Kim bilir ne haldeydiler bunca zaman?
Halsizlikten gözlerim kapanmak üzereydi ki duyduğum silah sesleri ile anında halsizliğim gitti. Oturduğum yerden biraz zorlanarak ayağa kalktım. Ellerim ve ayaklarım bağlıydı. Ayağa kalktığım sıra benim aslanların sesini duydum.
Kerem ” Geldik Komutanıımm!”
Berk “Komutanım nerdesiniz!”
Volkan “Dayan Alp! Seni daha ne süprizler bekliyor!”
“Buradayım aslanlarım!”
Birkaç dakika sonra odanın kapısı kırıldı.
Volkan koşarak yanıma geldi. “Alp! Kardeşim!”
Önce ayaklarımı sonra ellerimi çözdü. Yanıma oturduğu sıra bir tane terörist geldi kapının oradan ve aynı saniyelerde Volkan’a nişan alınca onu kolundan çekerek arkama aldım ve kurşun sırtıma geldi. Acıyla gözlerimi yumdum.
“Alp! “
Volkan həmən ateş eden teröristi öldürdü.
“B-ben...”
“Dayan kardeşim az kaldı.”
Yara içinde olan yüzüme acıyla baktı.
Berk içeri koşarak girdi. “Komutanım Topal’ı aldık. Alp Komutanı! Kerem burada gel! Komandolar alır Tıpalı!”
Daha fazla dayanamadım ve beni kendine doğru çeken uykuya yenik düştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Süveyda
Non-FictionHayaller... Bir insanın dünyası hayal kurdukça güzelleşir. Tıpkı benim dünyamın güzelleştiği gibi. Karanlık bir odada küçücük bir delikten sızan gün ışığı gibi umut olmuştu ,hayal kurmak benim dünyama.