"Fazla kıpraşma arabada, yeni yıkattım." Kerem gözlerini yoldan çekmeden buz gibi sesiyle konuştuğunda bende emniyet kemerine sıkışmış hırkamın şapkasıyla uğraşıyordum.
"Aman yemedik arabanı, ben temizlerim pislettiğim kısmı." sabır çeker gibi bir şeyler mırıldandığında bu kadar sinirli olmasına anlam veremiyordum ve bu daha da sinir olmama sebep oluyordu.
"Sana ne oldu ya?" kısa bir bakış attı. Arabaya bindiğimizden beri ilk kez bana bakmıştı o da 2 saniye sürmüştü...
"Yok bir şeyim ne olacak!" yine terslediği için kollarımı göğsümde bağlayıp kafamı onun aksi yöne çevirdim.
Annem haklı olabilir miydi acaba? Beni cidden Yiğit'ten kıskanıyor muydu? Evden çıkmadan önce yaşadığımız o garip an, gerginlik...
"Leyla?" ayağa kalkıp üstümü silkeledim.
"Senin ne işin var burada Kerem?" gözlerini Yiğit'ten ayırmadan konuştu.
"Seni almaya geldim. Geç oldu baya." kafamı duvardaki saate çevirdiğimde henüz saatin 9 bile olmadığını fark ettim.
"Geç mi? Saat daha 8 buçuk Kerem." bana baktı.
"Ben abinle konuşunca üzgünsündür falan diye düşündüm o yüzden eve geçmeden sevdiğin köfte ekmekçiye götürecektim ama görüyorum ki gayet mutlusun baya da eğleniyorsun." söylediklerinde ima vardı ve bakışları tekrardan benden Yiğit'e kaymıştı.
"Ya biz Esin'in modu yerine gelsin diye pasta yapmıştık o arada işte bi anda böyle oldu. Neyse oturmaz mısın? Çay falan var, pasta getirebilirim." Yiğit nazik tekliflerde bulunup güler yüzle yaklaşsa da Kerem'in yüzü mahkeme duvarı gibiydi.
"Yok kardeşim oturmam. Hatta Leyla da oturmaz. Hadi Leyla al eşyalarını arabada bekliyorum." Kerem arkasını dönüp evin kapısını çarptığında birbirimize bakakalmıştık.
Neden bu kadar sinirlenmişti ki? Yani beni kıskanması asla mantıklı gelmiyordu ve sinirli olduğunu düşünüyordum bu yüzden. Kesin tesiste bir şey yaşamıştı anlatmıyordu. Hep dertlerini içine atıyordu. Kafamı hafifçe onun olduğu yöne çevirdiğimde bakışları pür dikkat yoldaydı ve direksiyonu fazla sıktığı için parmak boğumları beyazlamıştı.
"Ya Kerem bir şey mi oldu tesiste? Bak bana anlatabilirsin. Hep içine atıyorsun. Ben seni anlarım." dediğim şeye gülmüştü ama bu biraz buruk bir gülüş gibiydi.
"Anlar mısın sahi?" bakışları bana döndü kısa bir an için yine daha sonra önüne döndü.
"Bir şey olduğu yok Leyla sorup sorup darlama beni." darlamak. Ben onu darlamış mıydım cidden?
"Haklısın. Kusura bakma." kafamı cama çevirip geriye yaslanmıştım ve yolculuk boyunca ağzımı açmamıştım. O da konuşmamıştı zaten.
Sonunda eve geldiğimizde arabadan inip evin kapısına gittim ve onun park edip gelmesini bekledim, bana verdiği yedek anahtarı çantamı bırakmaya geldiğimde içeride unutmuştum. Arkamda hissettiğim bedenle kendimi kenara çektim ve kapıyı açışını izledim. Bana yol verdiğinde içeriye girdim ama çokta hareket etmek istemedim. Üstüm unluydu ve ev kirlenecekti.
"Neden kaldın burada Leyla yürüsene." bakışlarımı üzerime indirdim.
"Unluyum hep. Evi kirletmeyeyim." dediğim şeyle derin bir iç çektiğini duydum.
"Kızıl baksana bana bi." öne eğik başımı eliyle kaldırıp bakışlarımızı birleştirdi.
"Özür dilerim. Biraz gergindim sadece ve sana patladım. Arabamı da evimi de istediğin kadar kirletebilirsin." dedikleri bir nebze içimi rahatlatsa da hala darlamış olma kısmına takılıyordum. Açıkçası asıl kırıldığım nokta oraydı. Sonuçta benimle uğraşmak ya da sorularımı çekmek zorunda değildi.
YOU ARE READING
Kül - Kerem Aktürkoğlu
Fanfiction-Kerem abim. Abimin arkadaşı. Ya da aile dostumuzun oğlu. Tüm bu vasıflardan sıyrılıp "aşık olduğum adam" vasfını aldığından beri her şey başkalaştı.-