Leyla'dan
Haftalar sonra onu anlık olsa da görmüş olmak resmen tüm dengemi bozmuştu. Gözlerindeki elle tutulur hayal kırıklığı içimi öyle sıkmıştı ki, bir anlığına tüm her şeyi batıranın kendim olduğunu düşünmüştüm. Kendime ettiğim yeminlerin ne kadar boş ve anlamsız olduğunu bir kez daha anlamıştım.
Artık onu düşünmek yok.
Artık onu sevmek yok.
Artık onu hayal etmek yok.
Artık onunla herhangi bir şey yok.
Artık kendi yoluma bakacağım onsuz bir yol.
Aynada kendime yaptığım saçma sapan konuşmalar ve yeminler. Hayatımın her yerinde o varken bunu nasıl yapabilirdim ki.
"Leyla?" ismimi duymamla kafamdaki düşüncelerden sıyrıldım.
"Efendim."
"İyi misin? Kaç defa seslendim, bir sıkıntı mı var?" kendimi doğrultup yüzüme sahte bir tebessüm yerleştirdim.
"Hayır, sadece dalmışım öyle. Yemeklerimiz gelmedi bir türlü." dediğim şeyle Aren duraksadı.
"Henüz sipariş etmedik, bende sana onu sorucaktım." şu an muhtemelen bir salaktan farkım yoktu gözünde.
"Ah tabi şey aslında buraya ilk kez geliyorum, benim için sen bir sipariş verebilirsin. Hem zevkini görmüş olurum." Aren gülümseyip yanı başımızda dikilen ve benim yeni fark ettiğim garsona dönüp sipariş verdi.
Deniz manzaralı, lüks sayılabilecek bir restorana yemeğe gelmiştik. Aslında bakarsanız burada yemektense Tekin Amca'nın köfte arabasından yemeği tercih ederdim. Bu tarz mekanlar bana hep kasıntı gelmiştir.
"Leyla ben öyle belinden falan tutup o şekilde konuştum ama açıkcası sana yardım etmek içindi. Yani o adam seni rahatsız ediyor gibi hissettim ondan öyle konuştum. Yoksa bu şekil bir yakınlaşma yapmam." Aren kendini açıklamaya çalışırken başımı iki yana sallayıp gülümsedim.
"İyi yaptın. O gördüğün sevdiğim arkadaşımdı zaten sadece konuştuğumuz konu biraz canımı sıkmıştı. Senin hareketin de bir nevi cevap oldu. Asıl sen kusura bakma kabalık etti biraz." hayır dercesine baktı yüzüme.
"Yok. Bir sıkıntı yok benim açımdan." güldüm.
Aren ile denizin karşında oturup ağladığım bir bankta tanışmıştık. Bir ara bu rutinim haline gelmişti. Gerçekten kibar biriydi. Esin onunla başka bir şekilde görüşmem gerektiğini ve kendi yoluma bakmam gerektiğinden bahsetmişti. Açıkcası bende bunu denemeye çalışıyordum. Kerem'i gördüğüm ana kadar iyi ilerlemiş gibi hissediyordum ama bugün bir kez daha bir adım bile ilerleyemediğimi fark ettim.
Aren'e baktım. İyi biriydi. Ona haksızlık edemezdim. O bana ne gözle bakıyor bilmiyorum ama ben ona asla Kerem'e baktığım gibi bakamıyordum ve bakabilecek gibi de hissetmiyordum. Esin'in gazına gelip bir yola gireyim diye Aren'i yara bandı olarak kullanamazdım ve bendeki yaranın tek ilacı da Kerem'di. O da artık yan etki yapıyordu...
"Yine daldın." Aren ikinci kez dürttüğünde yerimde kıpırdanıp gergince sırıttım.
"Aren benim seninle bir şey konuşmam lazım." derin bir nefes verdim.
"Bak burası gerçekten çok güzel. Bir kaç haftadır da vakit geçiriyoruz gerçekten seninle eğleniyorum, gülüyorum. Çok iyi birisin cidden iyi ki tanımışım seni." Aren pür dikkat beni dinliyordu.
"Ama Aren ben, yani yapamam. Bir ilişki. Ben hazır hissetmiyorum ama bak hazır hissetsem... yani ben hazır hissedemem de muhtemelen, ama başka biri hazır hissetse kesin seninle evlenirdi, çünkü çok iyi-" Aren gülerek lafımı kesti.
YOU ARE READING
Kül - Kerem Aktürkoğlu
Fanfiction-Kerem abim. Abimin arkadaşı. Ya da aile dostumuzun oğlu. Tüm bu vasıflardan sıyrılıp "aşık olduğum adam" vasfını aldığından beri her şey başkalaştı.-