Leyla'dan
Televizyonun karşına geçip başlamak üzere olan maçı açtım. Yaklaşık 1 saat önce Kerem ile mesajlaşmıştık ve bana onun için dua etmemi söylemişti. Daha sonra ısınmak için sahaya gideceklerinden bahsedip telefonu bırakmıştı.
"Sonunda çıktılar." yanımda oturan Esin'in konuşması ile kafamı hemen televizyona çevirdim. Esin ders çalışmak için gelmişti ve şimdi derse bir maç molası vermiştik.
"Abime bak, Kerem'e en uzak nokta neresiyse orda durmuş resmen." iç çekerek konuşmama Esin güldü.
"Merak etme yengesinin balı ben abinin aklına gireceğim, hem çaktırmıyor ama Kerem için canını verir ama sen abini benden daha iyi tanırsın Rizeli damarı tuttu işte." başımı salladım sinirle.
"Bende de var o damardan unutuyor onu, neyse maç başladı." televizyonun sesini biraz daha açtım.
Maçın ilk dakikaları sakin geçiyordu, her iki takımda kaleye karşı ciddi pozisyonlara girmemişti. Ben maçtan ziyade abim ve Kerem'e daha çok odaklanmıştım.
Abim aşırı agresif oynuyordu. Aslında hep öyleydi ama bugün ayrı bir şey vardı. Resmen milleti biçe biçe geçiyordu. Maçın başından beri olan şey bir kez daha tekrarlanmış ve abim rakip takım oyuncusunun ayağına kayıp onu düşürdüğünde hakem oyunu durdurmuş o yöne gidiyordu.
"Kart yiyecek. Kırmızı yemesin lütfen. Lütfen." içimdeki endişe dışa yansıdığında Esin konuştu.
"Ya ne yaptı ki sanki, önüne geçmeseydi o da Barış'ın." Esin futboldan pek anlamazdı.
"Abimin hatası. Adamın direkt ayaklarına girdi, gol olabilecek bir pozisyonu kesti ve sakatlayabilecek bir hareket yaptı. Dua et kırmızı yemesin daha ilk yarıdayız." Esin stresle ekrana döndüğünde bende baktım.
Abim sinirli sinirli hakemle konuşurken ekrana Kerem girdi ve abimi geri çekip hakemle konuşmaya başladı. Takımın ikinci kaptanı olduğu için ve Nando kaleci olduğundan kaynaklı kaleden ayrılamadığı için Kerem hep bu tarz meselelerde devreye girerdi.
Abim Kerem'i çekiştirip hakemle kendi konuşmaya çalıştığında hakem abime hızla sarı kart çıkarttı. Kerem sinirle abimi ittirip ensesinden yakaladı ve onu hakemin olduğu yerden uzaklaştırıp bir şeyler söyledi. Tabi ekrandan bunu anlamıyorduk. Abim Kerem'e diklenirken Kerem'de asla geri adım atmıyordu.
"Milletin içinde kavga mı edecekler çocuk gibi of." Esin sinirle konuştuğunda bende gergince yerimde kıpırdandım.
Kerem ittire ittire abimi Okan hocanın yanına getirdiğinde parmağını sallayıp hakemin yanına geri koştu. Okan hoca abimi sakinleştirirken kamera tekrar hakemin olduğu yöne döndü ve hakem VAR'a gideceğine dair bir hareket yaptı.
"Of abi of!" içime gelen daralma hissiyle açık olan saçlarımı topuz yaptım ve sehpada olan suyumdan bir kaç yudum aldım. Bir süre daha bekledikten sonra neyse ki korktuğumuz şey olmamış abim aldığı sarı kartla kalmıştı.
"Şükürler olsun." rahatlarcasına koltuğa yayıldım.
Maç tekrar hareketlendiğinde ilk yarı gol olmadan bitmişti. Devre arası giren reklamla televizyonun sesini kıstım.
"Bu ne böyle ya çok gerici bir şeymiş kızım maç izlemek." Esin konuştuğunda güldüm.
"Boşuna mı millet camı çerçeveyi indiriyor. Gerçi o da biraz abartı bir şey, neyse." elimi telefonuma attığımda bildirim olmayışına saliselik kaş çatsamda daha sonra Kerem'in şu an maçta olduğu aklıma geldi ve içimden salaklığıma güldüm.
YOU ARE READING
Kül - Kerem Aktürkoğlu
Fanfiction-Kerem abim. Abimin arkadaşı. Ya da aile dostumuzun oğlu. Tüm bu vasıflardan sıyrılıp "aşık olduğum adam" vasfını aldığından beri her şey başkalaştı.-