"Nasıl Kerem?" abim salonun kapısından girerken bana baktı.
"İyi iyi, bileğini nasıl o hale getirdi anlamadım ama doktor ilaç verdi, röntgende de kırık falan çıkmadı. Burkulmuş, burkulma sonrası da morarması normalmiş. Öyle." içim bir nebze olsa da rahatlamış olsa da benin Kerem'i görmem gerekiyordu.
"Anladım. Sen hemen çıkacak mısın?" salona geçip kendini koltuğa attı.
"Biraz soluklanayım, duş alıp çıkacağım." kafa salladım. Bir an önce gitse harika olacaktı. İçim içimi yiyordu.
"Kızıl." abim seslendiğinde salladığım ayağımı durdurup oturduğum yerde ona döndüm.
"Efendim"
"Ben Esin'e gideceğim." kaşlarımı çattım.
"Ne? Nereden çıktı şimdi?" elleriyle oynamaya başladı.
"Özür dilemem gerekiyor, günlerdir nasıl yapacağımı düşünüyorum ama bekledikçe daha kötü oluyor." kafamı salladım. Evet özür dilemesi gerekiyordu ama öncesinde benimde bir şeyleri bilmem gerekiyordu.
"Abi. Esin'i seviyor musun?" biraz düşünüp gözlerime baktı.
"Bilmiyorum." derin bir nefes aldım.
"Bak abi, kızın kafasını karıştırma, eğer gerçekten bir şey varsa kalbinin içinde evet ona göre hareket et ama belirsizlikle gitme, bu kez canını daha fazla yakarsın." iç çekip ellerini saçlarında dolandırdı.
"Of biliyorum. Aslında hiçbir bok bilmiyorum." elimi omuzuna attım.
"Senin karın ağrın ne? Artık söylesen abi."
"Kiminle randevuya gidecek! Kim? Seviyor mu o çocuğu? İyi biri mi? Mutlu eder mi onu?" kollarımı önümde bağlayıp geriye yaslandım. Barış Alper'i uyuz ederek itiraf ettirme sanatı tam olarak kardeşi olan benden sorulurdu.
"Abi, sana ne tüm bunlardan?" bakışları beni buldu.
"Ne demek bana ne? Ya itin kopuğun tekiyse?" omuz silktim.
"Koskoca kız, neyin ne olduğunu bilmiyor mu? O halleder, sen neden bu kadar takıldın buna?" ellerini sıkmaya başladı. Genelde stresli olduğu zamanlarda böyle yapardı.
"Senin yaşında, sen benim kardeşimsin seni nasıl düşünüyorsam onu da öyle düşünüyorum." güldüm.
"Ha yani kardeşin olarak düşünüyorsun?" kafa salladı.
"E peki madem, çocuğu seninle tanıştırsın abim diye, sende bir bakarsın. İyi mi çocukmuş kötü mü çocukmuş diye." dediğim şeyle boynunu kütletmişti. Huzursuzca yerinde kımıldandı. Abimi aşırı derecede uyuz etmiştim ve ne zaman böyle olsa işin sonu tatlı biterdi.
"Tamam, tanıştırsın. Ne zaman buluşacaklar bunlar?" hassiktir. Bu kez pek tatlı sonuçlanacak gibi değildi. Ne demek abisi olarak tanışmayı kabul etmek? Bu beklediğim bir tepki değildi.
"Abi nereden bileyim ben? Hem kız neden seni ilk buluşmasına götürsün? Kafayı mı yedin?" omuz silkti ve sonra ayağa kalktı.
"Öğreneyim ben bi şu buluşma tarihini."
"Abi nereye? Manyak mısın? Evet manyak soruyor musun Leyla. Offff Esin benim ağzıma sıçacak." kendi kendime ağlanırken aklıma Kerem gelmişti.
"Of ben bir de darp ettiğim sevgilime ziyarete gideceğim daha." sızlanarak yerimden kalkıp hemen hazırlanmaya başladım.
------
Evinin kapısına geldiğimde içimde dehşet derecede suratına nasıl bakacaksın sesleriyle boğuşsam da düşüncelerimi susturup kapıyı çaldım. Kısa bir süre sonra kapı açıldığında uykulu bakışları ile bana bakan bir Kerem vardı. Beni görünce gülümsedi.
YOU ARE READING
Kül - Kerem Aktürkoğlu
Fanfiction-Kerem abim. Abimin arkadaşı. Ya da aile dostumuzun oğlu. Tüm bu vasıflardan sıyrılıp "aşık olduğum adam" vasfını aldığından beri her şey başkalaştı.-