Yarım saattir Kerem'in kapısının önünde bekliyordum. Evde değildi ve bu her ne kadar inanmak istemesem de abimin dediği şeyi doğrular nitelikteydi.
O kızla ne yapmış olabilir? O kız neden onu antrenmanından almaya geliyor. Bana gün içinde bir kere bile yazmıyor ama o kızla bir yerlere mi gidiyor?
Ne kadar sakin kalmaya çalışsam da düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum. Kaçıncı kez aradığımı bilmiyorum ama yine cevaplanmayan aramamla öylece kaldığımda telefonu oturduğum merdivene bırakıp başımı ellerim arasına aldım ve hafifçe ovmaya başladım. Öyle çok ağrıyordu ki çatlamak üzereydi neredeyse.
Duyduğum araba sesiyle bakışlarımı bahçenin giriş kapısına çevirdim. Siyah spor bir arabanın içinden inen Kerem ve sürücü kısmından neredeyse manken denilebilecek güzellikte esmer orta boylu bir kız daha indiğinde gergince yerimde doğruldum ama ayaklanmadım. Öylece oturup Kerem'in beni fark etmesini bekliyordum.
Kız inip Kerem'e doğru yakınlaşmış ve elini omuzuna atıp destek verircesine patpatlamıştı, Kerem'in ise yüzünde minnet dolu bir bakış vardı.
"Her şey için teşekkür ederim. Beni dinlediğin için." Kerem'in konuşması üzerine kız omuzundaki eli daha da sıkıp bir anda sarıldı.
"Ne demek Aktürkoğlu, iyi geldiysem ne alâ." Kerem'in elleri kız ona sarıldığında havada kalmıştı ve karşılık vermemişti. Geri çekilip gülümsemişti.
Tabi bu durum içimde paramparça olan kalbime pek bir etki etmemişti. Derdini bana değil o kıza mı anlatmıştı ve ona ben değil o kız mı iyi gelmişti?
O söylememiş miydi seninle her şey daha kaldırılabilir diye? Yalan mıydı hepsi? Ben iyi gelmiyor muydum ona, o yüzden mi o kıza gitmişti?
Sonunda gözleri beni bulduğunda bakışları değişmişti. Gülüşü yerini endişeli bakışlarına bırakmıştı. O kıza bakarken gülen yüzü bana bakarken solmuştu. Beni gördüğüne bile sevinmiyordu artık.
"Güzelim?" duyduğum hitapla bana yaklaşan adama öylece baktım.
"İyi misin Leyla? Korkutma beni." önümde çöktüğünde eli yanağıma gitmiş ve akan bir iki damla yaşı silmişti. O zaman anlamıştım ağladığımı. Bakışlarım ondan ayrılıp arkamızda bize bakan esmer güzeline kaydığında o da benim baktığım yöne çevirmişti bakışlarını.
"Düşündüğün gibi değil." aklımdan geçenleri anlayabilecek kadar tanıyordu beni. Hiçbir şey söylemeden olduğum yerde ayağa kalktım.
"Leyla dur." bahçe kapısına ilerlerken beni kolumdan tutup kendine çekmişti. Kendimi hızla geri çekip bakışlarımı hala bizi izleyen kıza çevirdiğimde kız olduğu yerde hareketlenip hızlıca bir şeyler söylemiş ve arabaya binip gitmişti.
Tekrar ileri adımladığımda yine gidememiştim. Kolumu tutan eline baktım.
"Leyla bak ne anladın bilmiyorum ama düşündüğün gibi değil gerçekten."
"Biliyordun." sesim öyle kısık çıkmıştı ki boğazımda oluşan yumru yüzünden konuşmakta zorlanmıştım.
"O kızdan haz etmediğimi biliyordun." dolu gözlerim gözlerine değdiğinde çaresizce suratıma bakmıştı.
"Bak ben iyi değildim, o da arkadaşım benim başka bir şey değil. Arayıp çıkışta bir şeyler yapmak istedi ve ben-" içimdeki öfkenin damarlarımda gezindiğini hissetmiştim.
"Ve sende bana bir mesaj atıp haber vermek yerine ne aramalarımı açtın ne de bana geri döndün ve öylece o kızla gidip saatlerce oturup eğlendin öyle mi!?" var gücümle bağırdım benden bu denli bir çıkış beklemediği için sadece sustu.
YOU ARE READING
Kül - Kerem Aktürkoğlu
Fanfiction-Kerem abim. Abimin arkadaşı. Ya da aile dostumuzun oğlu. Tüm bu vasıflardan sıyrılıp "aşık olduğum adam" vasfını aldığından beri her şey başkalaştı.-