Babam sağlık kontrolleri için hastaneye giderken zorla beni de peşinden sürüklemişti. Zaten milyon tane sorunla uğraşıyorken babamın en ufak hareketi bile beni rahatsız ediyordu.
Ailemden yana hiçbir zaman tam anlamıyla sevgi ve ilgi görmemiştim. Veya ben öyle sanıyordum.
Gökhan'ın vurdum duymaz hallerinin altında yatan ufakta olsa güzel bir sevgisi vardı. Belki de bu yüzden ona bağımlı olmuştum.
Babam sağlık kontrollerinden geçerken bende hastaneyi dolaşmaya başladım. Büyük ferah ve oldukça iyi bir hastaneydi.
Etrafı dolaşırken tanıdık bir yüz gördüğüm anda yerimde kalakalmıştım. O tanıdık yüz de beni gördüğü anda karşımda hiçbir şey yapmadan kalakalmıştı.
"Gökhan?"
Karşımdaki yıkık kişi gerçekten Gökhan mıydı? Kafasında hiçte hoşuma gitmeyen bir bandaj vardı. Göz halkaları mosmordu. Yakışıklı yüzü solmuş ve biraz çökmüştü. Çok halsiz gibiydi. Hasta kıyafetleri içerisinde pekte ilgi çekici durmuyordu.
"Uzun zaman oldu."
Ona yavaş adımlarla yaklaştım.
"İyi misin?"
"Bahçeye geçelim mi?"
Etrafına bakındı.
"Burası beni boğuyor."
Kafamı onaylar biçimde salladım. Gülümseyip yavaş adımlarla hastanenin bahçesine ilerledi. Ben de onu takip ettim.
Gün ışığından kamaşan gözlerini biraz ovuşturup etrafa bakındı. Ardından bulduğu ilk boş banka oturdu.
"Nasılsın?"
"Beni boşver sen nasılsın?"
Biraz durgunlaştı.
"Beni böyle görmeni istemezdim."
"Neyin var?"
Yüzüme bakıp derin bir iç çekti.
"Kas ağrıları ve sebepsiz morluklar yüzünden yaşam kalitem çok düştü. Başta sorun etmedim. Vitaminsizliktendir deyip geçtim."
Kafasını kucağına koyduğu ellerine çevirdi. Parmaklarını birbirine paralel bir şekilde -birbirlerinin etrafında- çeviriyordu.
"Saçlarım dökülmeye başlamıştı. Sonra bir sabah uyandığımda yastığım kanla kaplıydı."
Anlamsız bir şekilde gülüp burnunu işaret etti.
"Burnum kanamıştı. Sonra doktora gözüksem iyi olur diye düşündüm."
Derin bir nefes alıp yüzüme baktı.
"Kansersin dedi."
Beynimden vurulmuştum sanki.
"Ne?"
"İkinci evreymiş ama tedavi olursam iyileşebileceğimi söyledi."
"Neden söylemedin?"
"Üzgünüm ama kendi problemlerinle bile başa çıkamıyorsun. Alınmak yok."
"Yine de söylemeliydin."
"Kendi çabamla tedavi olabilirim diye düşündüm. O yüzden işe başladım. Senden uzaklaşıp işe yoğunlaştığımı fark etmişsindir. Fakat tedavi masrafları çok fazlaydı."
Gözlerinden hızla akan yaşları elinin tersiyle sildi.
"Ölmek istemiyorum Kerem. Daha çok gencim. Hayatım zaten çok zor ve ben..."
Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Onu kendime doğru çekip sarıldım. Yakamı avcunun içinde sıkıştırıp yüzünü omzuma yapıştırdı. Gözlerim dolmuştu fakat onun yanında ağlayamazdım. Bu onu daha çok üzerdi. Ve kendisini daha kötü hissetsin istemedim.
Sakinleşmeye başladıktan sonra başını omzumdan kaldırdı.
"Sonra ne oldu?"
"Baban iş yerimi ziyaret etti. Hastalığımı başından beri bildiği için arada ziyaretime gelirdi."
"Babam mı?"
"Evet. Sana olan olumlu etkim sayesinde bana minnettarmış. Seni daima izliyormuş ve ilk defa çok fazla mutlu olduğunu gördüğünde sevinmiş. Bizi desteklemiyor ama sana iyi geldiğim için çok fazla müdahale de etmek istemiyormuş. Ona karşı çok agresifsin fakat gerçekten çok iyi bir baban var."
İçimden inanmak gelmiyordu.
"Beni tedavi etmek istediğini söyledi. Kendi başıma tedavi olmak istediğim için başta kabul etmemiştim fakat çok fazla zorlanmaya başladım. Hastalığımda ilerliyordu. Tanrım. Kas ağrılarım yüzünden uyuyamıyordum bile."
"Sonra babamın teklifini kabul ettin ve bu hastanede tedavi görmeye mi başladın."
"Evet."
"İyileşsen iyi edersin. Daha 18 yaşındayız ve bu kadar hızlı kurtulamazsın benden."
Gülümsedi. Bu gülümseme mutluluktan ziyade kendisine acıdığımı düşündüğüne işaret eden hüzün dolu bir gülümsemeydi.
Kolundaki saate baktı.
"İlaç vaktim yaklaştı. Dönsem iyi olur."
Ayağa kalktı.
"Kerem. Tedavim bitene kadar lütfen beni görmeye gelme. Şuan ki halimi görmen bile beni üzdüyse..."
Başındaki bandaja dokundu.
"Kel halimi görmen beni öldürür. Biliyorsun benim gibiler için moral çok önemli."
Nutkum tutulmuştu. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Sadece kafamı salladım.
"Karşına çıktığımda güzel bir meslek sahibi olmuş olmazsan seni öldürürüm."
Yüzüne bakıp gülümsedim.
"Söz veriyorum. Bir sonraki buluşmamızda asla ayrılmayacağız."
Gözleri dolan Gökhan önüne dönüp hızla benden uzaklaştı. Arkasından çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Gökhandan Kereme kalan tek şey kalp kırıklığıydı.
Babam yanıma oturup sessizliğini korudu. Onu görünce göz yaşlarımı silecekken elimi tuttu.
"Akıyorken sakın silme. Göz torbalarında göz yaşı kalmadığına emin olmalıyız."
Gülümseyip bana sarıldı.
İlk defa babamdaki sıcaklığı hissettim. Aile sıcaklığı böyle bir şey miydi? Meğerse babamdan nefret etmiyormuşum. Sadece öfkeliymişim. Tüm hepsi o güzel kucaklaşmayla uçup gitti. Babam sessizce bana sarılırken bende takım elbisesini göz yaşımla ıslatıyordum.
2006 Senesinin en acı haberini Kasımın son haftasında almıştım. Garip Kasımın aşk mevsimi olması gerekirken benim için ayrılık mevsimi olmuştu.
O günden sonra Gökhan'ı bir daha görmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYLARDAN KASIM +18 (GAY)
General Fiction... Hoca elindeki orta boy tebeşiri uzanan kişiye fırlattı. Kafasına tebeşir yiyen çocuk kafasını sıradan kaldırmadan ilk bana ardından hocaya baktı. "Gökhan gönüllü olduğun için teşekkür ederim. Arkadaşımızın bu cömertliğini alkışlayalım." ...