GECELEYİN BİR SES BÖLER UYKUMU
İÇİM ÜRPERMEYLE DOLAR: -NERDESİN?
ARIYORUM YILLAR VAR Kİ BEN ONU,
ÂŞIKIYIM BENİ ÇAĞIRAN BU SESİN.
AHMET KUTSİ TECER
20.Bölüm: Beyaz Elbise
Genç kadın gördüğü güzel rüyadan uyanmak istemese de her daim olduğu gibi uykusu kısa sürdü. Uyandığında bunu dert etmedi çünkü ilk defa kabussuz, rahat bir uyku uyumuştu. Rüyasını düşündü. Bir çift göz görmüştü. Rengini tarif edemezdi, ne kehribardı ne de amber denilebilecek bir renkti. Hâlâ anlayamamıştı o gözlerin akıbetini. Güneşten miydi ateşten mi?İçini mi ısıtırdı yoksa onu yakar mıydı?
O gözleri görmüştü. Hafızası kuvvetliydi fakat hatırlaması gereken bir şey yoktu. Unutamıyordu ki...
Agir Mirza Karaaslan. Zihninde bu isim sürekli tekrarlanıyordu. Gözlerinin büyüsü neydi peki? 'Agir' ismini de daha önce duymamıştı. Adam her şeyiyle değişikti.
Düşünmeyi bıraktı Mehru. Kabussuz bir uyku uyuduğu için mutluydu. Mutluluk fazla karşılaşmadığı bir duyguydu. Az olan şeyler özel olurdu. Mehru da mutlu olduğu günler mevsim fark etmeden beyaz elbise giyerdi. Şimdi de giymek istedi.
***
"Affeder mi beni?" Asil on sekizinci kez aynı soruyu soruyordu.
"Yeter lan! O affetse ben affetmeyeceğim artık!" Cihangir'in içi şişmişti.
"Bêdeng bikin!" Harap da dayanamayıp kibarca(!) sessiz olmaları gerektiğini söylemişti. Genelde Türkçe konuşsalar da sinirlenince kendilerinden bağımsız Kürtçe konuşuyorlardı.
"Burada bize söyleneceğine gidip kızın gönlünü almaya çalışsana."
"Tanımıyorum ki onu... Ne sever, ne onu mutlu eder bilmiyorum." Asil'in kırgın sesiyle hepsi durgunlaştı. Bir süre konuşacak bir şey bulamadılar. Sonra Cihangir'in aklına bir fikir geldi.
"Barlas bir şey isterse geri çevirmez."
"Saçmalama. Kendi isteğiyle beni affetsin istiyorum, kimsenin zoruyla değil."
"O kıza zorla bir şey yaptıramazsın zaten. Çakar suratına yumruğu." Harap'ın söyledikleriyle konu değişmişti.
"Nasıl vurdu ama gördünüz mü?"
"Benim için yaptı değil mi? Siz de gördünüz."
"O da seviyor." dedi Cihangir eğlenerek. Babaları yanlarına gelince hepsi saygı gereği ayağa kalktılar.
"Oturun çocuklar, oturun." dedi Baran. Kendisi de oğlunun yanına oturup, kolunu omzuna atarak oğlunu kendisine çekmişti. Oğlu küçük yaşta annesiz kaldığı için oğluna hem anne hem de baba olmuştu.
"Ne konuşuyordunuz?" diye sordu Boran oğlunun yanına oturarak. Derbeder de kendi oğlunun yanına oturmuştu.
Harap, Asil'in bu konuyu konuşmak istemediğini bildiği için başka bir konuyu dile getirdi.
"Hayırlı bir iş konuşuyorduk." Sevdiği kadınla evlenmek istiyordu artık.
"Ne işiymiş o?"
"Evlilik işi." Derbeder oğlunun söyledikleriyle kardeşlerine bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEK ŞANS
RandomMehru Berfin küçüklüğü harabede geçen bir kız... Onu yangından kurtaran Türk askerleri sayesinde hayatı değişti. Gerçek ailesiyle tanışan Mehru çocukluğunun katillerini de bulabilecek mi?