2.BÖLÜM:BEKLENMEYEN MİSAFİR

2.2K 96 16
                                    

2.Bölüm: Beklenmeyen Misafir

Otele gelmiştim. Azad Bey ne kadar ısrar etse de konaklarında kalmamıştım. Hem onların da bu şoku atlatmaya ihtiyaçları vardı. Hazar beni arayana kadar dosyalarına bakmalıydım.

Derin bir nefes aldım. Kafam çok karışıktı. DNA testi sonuçlanana kadar kafamı toparlayabileceğimi sanmıyordum.

3 Gün Sonra

Çalan telefonumla duştan çıktım. Ekrana baktığımda Hazar'ın aradığını gördüm. Daha fazla bekletmeden telefonu açtım.

"Sonuçlar çıktı hastaneye gel." deyip kapatmıştı. Telefonun yüzüme kapatılmasından hoşlanmazdım. Hele ki bana emir verilmesinden hiç hoşlanmazdım. Tek şans, dedim içimden. Bir daha aynı hareketleri sergilerse olacaklardan ben sorumlu değildim.

Hastaneye gitmek için hazırlanmaya başladım. Arabanın anahtarını ve telefonumu alıp otelden çıktım. Hastaneye vardığımda Hazar'ın odasına doğru yürümeye başladım. Kapıyı çalıp içeriye girdim. Boran Bey ve oğulları vardı sadece ama en büyük oğlu Asil gelmemişti.

Hazar eliyle başını eğmiş Boran Bey'in oturduğu koltuğun karşısını göstermişti oturmam için. Gösterdiği yere oturdum. Beklemeye lüzum yoktu. "Sonuç nedir?"

Boran Bey başını kaldırdı. Dolu dolu gözlerini görünce kaskatı kesildim. Tamam, buraya bu sonucu bekleyerek gelmiştim ama böyle hissedeceğimi bilmiyordum. Mutlu değildim ama üzgün de değildim. Araftaydım. Evet, hissettiğim duygunun karşılığı buydu: Araf.

Yine de sonucu kendi gözlerimle görmek istiyordum. "Sonucu görmek istiyorum, senin konuşacağın yok."

"İnan bana testi ben yaptım, örnekleri ben aldım ama hala kardeşim olduğuna inanmıyorum." Bunun farkındaydım. Hastane onların olduğu için sonuçlar bir kaç saate çıkabilirdi ama benden bir kere daha örnek vermemi istedikleri için sonuçların çıkması üç günü bulmuştu. Yani iki kere DNA testi yapılmıştı.

"Hazar! İster inan ister inanma o senin kardeşin. Bundan sonra onunla doğru konuşacaksınız!" dediğinde küçük çaplı bir şok geçirmiştim. Oğluna karşı beni savunması benim gibi diğerlerinin de dikkatini çekmiş olacak ki en küçük oğlu Merdan konuştu.

"İki günlük ne idiği belirsiz kız için abime bağırman ne kadar doğru baba?" derken cümlesi sorudan çok kınama içeriyordu. Kendince haklıydı ama daha beni tanımadan böyle konuşması yanlıştı. Tamam beni koruyacak değildi -ki başkasının korumasına da ihtiyacım yoktu- ama yargılamamalıydı da. Hazar olayın daha fazla uzamasına müsaade etmeyerek sonucun yazılı olduğu kağıdı elime vermişti. Kağıdı okuduğumda sonucun pozitif olduğunu gördüm. Gözlerimi kapatıp kafamı geriye attım. Ne zaman sakinleşmek istesem böyle yapardım.

"Amacın neydi? Ee Saygınların torunusun peki, tamam kabul ettik ama ne yapacaksın? Aklım almıyor! Niye ya NİYE NİYE? YILLAR SONRA NİYE? GELDİN DE NE OLDU? SENİ BAĞRIMIZA MI BASACAĞIZ ŞİMDİ?" diyen Merdan krize girmiş gibiydi. İfadesizce yüzüne baktım. Hazar ve Pars, Merdan'ı sakinleştirmeye çalışıyordu. Barlas ise şoka girmiş gibi kıpırdamıyordu.

Buraya gelirken her şeyi düşünmüştüm. Plansız ve kontrolüm dışı her şeyden nefret ederdim. İki hafta boyunca bu şehirde kalacaktım. Derin bir nefes aldım. Madem buraya gelmiştim o zaman amacıma uygun hareket edip onlarla biraz vakit geçirmeliydim. 

Çok mantıksız...

Belki hataydı ama aile ne demek görmek istiyordum.

"Hadi konağa geçelim." Boran Bey'in teklif eder gibi konuşmasıyla "Rahatsızlık vermek istemem. Belki başka bir gün..." dedim.

TEK ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin