26.BÖLÜM:ÖLÜM OYUNU

719 63 13
                                    

Medya: Asil Saygın

Bölümleri uzun yazarsam sıkılırsınız diye kısa yazıyorum ama böyle de 3 bölümdür aynı günde oluyoruz. Bu yüzden bu bölüm biraz uzun olacak ara vererek okuyabilirsiniz.

Ve artık yavaş yavaş Mehru ile Devran'ın da geçmişini okuma vakti geldi. Bu yüzden bazı bölümlerin başına anılarını yazacağım.

Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Bu bölümün oy ve yorum sayısına göre artık bundan sonraki bölümlere sınır koyacağım.




***

Kampüsten çıktıktan sonra iş başvurusu için KYK'ye yakın olana kafeye gitti Mehru. Bursu vardı ve şu anlığına yetiyordu ona. Fakat psikoloğu sosyalleşmesi için ona görevler verdiği için bir işte çalışacaktı. Yarı zamanlı çalışan arayan şirin bir kafe bulmuştu.

Kafenin önüne gelince kendine cesaret vermek istercesine derin bir nefes aldı. "Yapabilirsin." insanlarla konuşmaya fazlası ile çekiniyordu. Yaşadığı harabeden kurtulalı 2,5 yıl olmuştu daha. 19 yaşındaydı Mehru ama sanki asırlardır hayattaymış gibi geliyordu. Zaman acımasızdı, acıya mahkum eder mutluluğu sanrılaştırırdı. Buna rağmen insanların dilinden dökülen tek bir cümle vardı: Zaman iyileştirir.

Kendinde bulduğu cesaretle içeri girdi genç kız. Gördüğü ilk şey tezgahın arkasında duran arkası dönük çalışandı.

"Pardon!" Adam duyduğu sesle müşteri sandığı kıza döndü.

"Buyurun efendim, ne alırsınız?"

"Şey... Ben Özge hanımla iş için görüşecektim."

Kafasını sallamakla yetindi adam. "Özge!" diye seslendi tezgahın arkasındaki yere doğru.

"Geldim!" diyen sesten sonra sesin sahibi de geldi. "N'oldu?"

Adam karşısındaki genç kızı gösterdi. "İş için gelmiş."

Özge gözlerini genç kıza çevirdi. "Berfin'di değil mi?"

Kafasını salladı genç kız. Özge ile bir masaya geçip konuştular. Birbirlerine sundukları şartlardan bahsettiler ve Mehru işe alındı. Yarın işe başlayacaktı. Özge, Mehru'yu baristayla tanıştırmak istediğinde onayladı genç kız.

"Alparslan, bu yeni çalışanımız Berfin. Berfin bu da Alparslan. Baristamız kendisi."

Alparslan başını salladı. "Memnun oldum."

"Ben de."

"Burada canlı müzik de var gördüğün üzere. Ben ve kocam Anıl tatlıları ve sandviçleri yapıyoruz. Bir de solistimiz var, Ali. O şuan burada değil ama yarın tanışırsınız."

Biraz daha konuştuktan sonra çıktı Mehru. İşlerini halletti, dersine çalıştı. Sabah olduğunda bugün dersi olmadığı için kafeye gitti.

İnsanlarla muhatap olmak onun için zordu. Önceden gördüğü insan sayısı bir elin parmağını geçmiyordu. Dışarı çıkmaya bile hâlâ alışamamıştı. 16 yıldır hapis hayatı yaşadığı için şu anki hayat ona çok garip geliyordu.

Psikoloğunun tavsiyelerini aklına getirdi.

"Günaydın."

"Günaydın." dedi Özge neşeyle. Anıl ve Ali'yle de tanıştı Mehru.

"Senin yaşın tutuyor mu çalışmaya cimcime!" dedi gülerek Ali.

"19 yaşında olanlar çalışabiliyor bildiğim kadarıyla." dedi genç kız. Gitmemek için kendiyle savaş veriyordu. Sadece masasında ders çalışmak istiyordu. Uykular haramdı; yemek yiyebilmek için tedavi görüyordu, 16 yıldır olmayan bir beslenme düzeninden dolayı midesi iyi durumda değildi. Sadece midesinde değil bütün vücudunda sorunlar vardı. Derisi yaralarla kaplıydı. En beter yer sırtıydı. Köprücük kemiklerinin üst kısmındaki boşlukta söndürülmüş sigara izleri vardı. Göğsünde yanıklar, karnında dikiş izleri... Derisi kavlanmıştı. Yara izi olmayan yeri yoktu.

TEK ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin