Odama doğru yürümeye başladım. Zindanlara doğru indim. Karanlıktı.. karanlığı seviyorum.. çünkü kendimi gizlemek zorunda kalmadığım tek yer.... Öğrendiğimden beri insanlardan bir Riddle olduğumu gizlemek istedim.. korktum.. Hemde çok korktum... İnsanlar ne der diye çok endişelendim.. Fakat tüm korkularım babamın beni reddetmesi ile sona erdi...
Odama geldim ve aynaya baktım..
İşte o zaman kendi gücümün farkına vardım.
Ben Helen merope (Black) Ridlle'dım. Şimdilik sadece..Helen Riddle..
Babasını neredeyse hiç görmemiş, Yalnızlıktan korkan küçük kız değildim artık.. (Amk zaten 17 Yaşındasın~Yazar)
Artık beni hiçbir ateş yakamaz.. çünkü ben ateşin ta kendisiyim..(KLİŞEEEEE Bu sozude buralara bir yere sıkıştırmasam olmazdı ksjsksjsks~Yazar)
Dolaptan siyah bir elbise giydim. Yerlere kadar uzanan elbisenin kenarlarındaki altın işlemeler onu herhangi siyah bir elbiseden ayırır nitelikteydi. Dışarı çıktığımda meşaleler yanmıştı. Yürümeye başladım, arkamdan sönen meşaleler etraftaki öğrencilere korku salarken, yüksek sesle anons edilen sese kulak kabarttım.
"Profesörler de dahil herkez büyük salona!"
Öğrencilerin yanımdan hızlıca geçip gittiklerini hissettim. Onlara bakmadım daha doğrusu bakamadım.. yaklaştık 15 dakika sonra büyük salonun kapısının önündeydim. Oraya girdiğim anda herşeyin değişeceği çok açık ve netti ama ben bunu kabul edemedim..
Büyük salonun kapısı bir hışımla açılırken fark ettim. Ben girdiğim zaman meşaleler biraz söndü bu yüzden kasvetli olan ortam dahada karalık oldu ve Yemek masaları yoktu, onun yerini öğrenciler almıştı. Herkez bana bakıyordu. Rahatsız edici bir şekilde... Kimseyi umursamadan öğretmenler masasının olduğu yere doğru yürüdüm. Gerçi artık oradada bir masa yoktu. Gittim ve profesörlerin önünde durdum. Öğrenciler kendi arasında fısıldaşırken, artık hakim olmakta zorlandığım sinirimi bir an olsun dışarı attım.
"yeter!"
Hepsi bir anda susup bana baktı. Yüzlerindeki şaşkınlığı görebiliyordum. Bazıları içinse bu şaşkınlık tamamen korkudan ibaretti. Öğrencilerden çıt çıkmayınca konuşmaya başladım.
"Artık bu oyundan çok sıkıldım!"
Derin bir nefes aldım.
"Karanlık Lord ölmedi! Yaşıyor.."
Herkez tekrar fısıldamaya başladığında elini başıma attım ve şakağımı ovdum.
"Kesin sesinizi!"
Salonda tekrar bir sessizlik hakimdi.
"Karanlık Lord ölmedi, Herkez öyle sansada bazılarının gerçeği bildiğine eminim.. Mesela Harry Potter gibi! Şimdi eğer onun yerini bilen varsa söylesin. Hemen!"
Salonda bir kıpırtı olmadı. Duyulan tek ses öğrencilerin nefes sesleriydi..
"Demek kimse bilmiyor.. Eğer biliyorsanız ve bunu benden saklıyorsanız.. Bunu öğrenirim.. ve bu sizin için iyi olmaz.."
"Şimdi.. Harry Potter'ı bana verin.. bu herkesin iyiliği için.."Ben bunu dediğim zaman gryffindor öğrencileri arasında bir kıpırdanma oldu. Ben karşıma herhangi bir öğrencinin çıkacağını beklerken, karşımda duran elinde sımsıkı tuttuğu asası ve gryffindor cübbesi ile Harry Potter'dı. Alaylı bir sesle konuşmaya devam ederken,yüzümdeki küçük gülümsemeyi kimse fark etmedi.
"Vay.. Vay.. Harry Potter.. Karşıma çıkacak cesaretin var demek.."
Harry cevap verme tenezzülünde bile bulunmadan ileriye doğru yürüdü ve merdivenlerin başında durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hayat karmaşası (severus snape~ Devam Ediyor)
General Fictionnasıl olduda bir anda hayatı bu kadar değişti küçükken ölen annesi aklına geldi yani en azından o böyle biliyordu hayatını değiştiricek bu önemli şeyler nasıl başlamıştı tek bildiği şey o gün onu o evden kurtaran kişinin kömür siyahi gözlerine bak...