Selamm. Öncelikle herkese merahabalar. Umarım bundan önceki bölümü beğenmişsinizdir.
İnanırmısınız bu bölüme başladım ama kafam bom boş başlık bile atamadan başladım bölüme. Fikirlerim tükendi. Ne yazacağım hakkında pek bi fikrim yok.
Başlayacağız bakalım yazı bizi nereye götürürse. Umarım beğenirsiniz.
Evet yazdıklarımdan anlayacağınız üzere ikizlerin doğum günü olan 28 nisanda alaz ölürse nasıl olurduya götürdü yazı bizi.
İyi okumalar
"Ölüceksek de birlikte ölürüz" derdi genç adam hep. Ya da "birlikte doğduk, birlikte ölürüz"...
O ölmeye hazırdı. Sevdikleriyle birlikte, sevdiklerinin yerine... Ama kimse onunla beraber ölmedi. Kimse onun yerine de ölmedi.
Şu hayatta onun için hep bencil derdi onu tanımayanlar ama bilmezlerdiki alaz soysalan konu sevdikleri olunca en cömert insan oluyordu.
Genç kadın ağır adımları ile mezarların arasında ilerledi ezbere bildiği yolu. Tamı tamına iki yıl olmuştu. Ondan kopup gidişinin üzerinden iki yıl geçmişti.
Evine gelmişti işte asi. Sevdiğine biriciğine gelmişti. Yavaşça mezarın mermer kısmına oturdu. Mezarın üstündeki otları temizledi. Pek uğramazdı kimse. Ara ara çağla gelirdi. Bazen ise yaman.
Gözleri biraz mezar taşındaki isimde oyalandı "alaz soysalan" Gözlerinin dolmasına engel olamadı. Hemen altındaki tarihlerde dolaştırdı biraz bakışlarını.
Doğum tarihi 28 nisan 2004 olarak yazılmıştı. Ölüm tarihi ise 28 nisan 2024. Yirmi yıllık bi ömür biçilmişti genç adam için.
Diğerleri ile sevgilisinin doğum gününü kutladıkdan sadece iki saat sonra kendi kollarında kaybetmişti sevdiğini asi. En son ikizine bakıp derin bi tebessüm gönderen alaz sevgilisinin kollarında yummuştu gözlerini
Eli titrerken toprağı okşadı asi. Usul usul sessizce. "Ben geldim " Sesi bir fısıltı gibi çıkıyordu çünkü asi sesini bi tek alaz duysun istiyordu.
"İyiki doğdun sevgilim " Dedi gözlerinden akan iki damla yaşı eliyle silerken. "İyiki vardın... "
Bu gün 28 nisandı alazın onlardan koparıldığı gündü. İki sene öncesine kadar bu tarihte çağla alazı delirtecek hediyeler arardı. Ama artık o tarihte ruh gibi dolaşıyordu evde. Gerçi çağla ikizini kaybettiğinden beri ruh gibiydi...
"Seni bazen rüyalarımda görüyorum, öylece gelip sarılıyorsun bana, ben de sana sıkı sıkı sarılıyorum sarılamadığım her ana inat ama keşke daha çok gelsen"
"Çağla hala atlatamadı olanları, bazı geceler kabuslarla uyanıyor ve her kabusunun sonu ona gönderdiğin son tebessümle bitiyor, sonrası ise büyük ağlama krizleri" Zor bi süreçti çağla için atlatması zor şeylerdi. Gerçi çağla da hala atlatabilmiş değildi.
"Yamanı ara ara seninle olan fotoğraflarına bakıp ağlarken yakalıyorum saklamaya çalışıyor ama belli oluyor. Gelemedikleri için kırılma sakın kendilerinde senin öldüğün gerçeğiyle yüzleşme gücünü bulamıyorlar sadece"
"Onları da rüyalarına da ziyaret et olur mu sevgilim."
Asi artık gözlerindeki yaşı silmiyordu şu yaşına kadar kendi silmişti hep gözündeki yaşı ama tam da şu an alaz gelsin silsin istedi. Gelsin ve yine o çok sevdiği buklelerini okşasın istedi.
"Ama rüyalarıma geldiğinde konuş benimle olur mu, sesini unutmak istemiyorum. Elimde avucumda bir tek bana attığın sesli mesaj kaldı, sesini unutmamak için onu dinliyorum sürekli, rüyalarımda bari konuş benimle" Hıçkırıklarını tutamamıştı bu sefer.